Bu yazımı yeni mezun olacak, gençliğinin baharında, çok yakın zamanda zonk diye b_k çukuruna -çok ama çok pardon- düşecek arkadaşlara hediye ediyorum!!..
MEZUNİYET...
Arkadaşlarımdan dolayı mezuniyet fotoğraflarını çok sık görür oldum, aha dedim bir dönemin de pert olma vakti geldi demek ki. Hemen yetişmeliyim onlara :) Önce işin güzel tarafından başlayacağım tabii içinde hep bir -other side- olacak ama aslında sizlere sadece güzel taraflarını düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Her dönemin ayrı bir tadı, tuzu, kısacası meşgalesi var ama mezuniyetten sonraki meşgalelerin ısınma sürecini atlatana kadar ne tadı oluyor ne de tuzu. O yüzden dikkat. Kanatlandığınız o alandan inene kadar yorulmadan kolları çırpmaya devam!.. İnanın öyle güzel bir çırpınma ki yorgunluğun böylesine tat verdiğini ve böylesine de bedava olduğunu görmek bir daha pek mümkün olmayacak. Öncelikle kendinizle bir gurur duyun hele hele bir Boğaziçi öğrencisiyseniz kendinizle iki kat gurur duyun:)(Torpil...) Çünkü yaptığınız iş her anneyiğidin !sübliminal mesaj! harcı değil kardeşim. İstersen 10 sene okumuş ol- ki o zaten herkesin harcı değil- şöyle içten derinlemesine "oh be" yi çekeceksin, kendini pohpohlayacaksın, mutlu edeceksin, bulunduğun o naçizane, değer biçilemez ortamı taçlandıracaksın. Üniversite oğlum-kızım orası başka yere benzemez ne doktorasına ne yüksek lisansına ne de lisesine benzer. Ortalama 18-24 (+/-2) yaş arasında kendini bulduğun, tanıdığın bir de kusura bakma ama anca karakterinin oturduğu ergenlikten çıkmak için debelendiğin yer orası. Aklının en çok kaldığı, bedeninin en çok yorulduğu, sınırlarının ötesine en rahat ve sorunsuz geçebildiğin ve o yolların sana sunulduğu tek yer!- e tabi Türkiye'nin getirdiği yitik hedefler topluluğu dışındaysan başka- NE diyorduk
-Gururlan- O günleri bol özgüvenli geçir ki devamında sarsılacağın pek çok olayda haha stoklar tam üstüme gelmeyin diyebilesin. Diğer yandan sen kendin ve yaptığın işle ne kadar gururlanırsan -sözel anlamda değil etrafa aferin bana diye haykırmana gerek yok- karşındaki insanlarda yaptığın işe o kadar pay biçer. Sen duygularını ne kadar yoğun yaşarsan insanlar da aynı selin içine girerler.
Bu fotoğraf sadece babamın mezuniyetim için yaşadığı mutluluğu göstermiyor...
Sonra Okulunun
en sevdiğin köşesini, merkezini, alanını, her ne ise orasını bıktırana kadar
kullan. Bak sonra dur ben şurada iki relax moda gireyim, kendimi bulayım gibi ihtimallerin yok. Yolun sonunu başta söyledim. Ki orası Boğaziçililer için G
üney Meydandır.
Çimlerde 2.80 uzanıp şairane ağaçları ve gökyüzünün sonsuzluğunu doya doya midene yüklediğin, göz kapaklarına kazıdığın yerdir. Eğer Boğaziçiliysen heh işte orasını üstündekileri eskitene kadar kullan. O oksijen, o rahatlık, o özgüven ve oradaki bakış açısı başka yerde yok! Tabii Aşiyan, Manzara seçeneklerini de eskitmeyi unutma:) O kadar okudun ot gibi mi geçti gitti günler sakın ha zaten ot gibiyse üniversitenin de anlattığım gibi tadı olmaz senin adına ya. Dediğim o ki üniversiteye
bağlı kalabileceğin kanallar kur kendine, alıştır ayağını oralara. Kulüp, yeteneğin varsa ki olmasa bile alıyorlar istek önemli Müzik, Tiyatro, okulda birine ablalık, abilik aklının, kalbinin istediği en az bir kanal olmalı orada. Mesela benim ve birçok arkadaşımın en basit kanalı
Albert Long Hall Günleri :) Sahip olabileceğin en anlamlı en de ucuz kanal arkadaşım, (benden tavsiye).
Anını yaşamayı sakın unutma, biliyorum ki mezuniyet kafanda bir sürü sorunun da oluşmaya başladığı dönem, iş bulacak mıyım, nerede bulacağım, burada mı kalacağım, memlekete mi gideceğim, yoksa bu işi yapmayacak mıyım, dinlensem mi bir süre, bitmek bilmeyen türlerden. Tam olarak bu yüzden anını yaşa aslında en rahat olduğun zaman dilimi mezuniyete yaklaştığın zaman olmalı. Ders diye bir sorun kalmıyor arkadaşım, öğrenciliğin getirdiği tek sorumluluğun bitiyor.
Keyfini çıkarman lazım. Alabildiğine
fotoğraf çekil. Okulda mezuniyet için kurulan fotoğraflardan da kesinlikle çekil, benim en arafta kaldığım olay olmuştu bu şimdi ise iyi ki çektirmişim diyorum çünkü o fotoğraflara baktıkça hislerimi çok daha iyi algılıyorum.
Bir de CV fotoğrafı çıkabiliyor mesela:)
Yine de o bireysel fotoğrafların yanında arkadaşlarınla amatörce, özçekim boyutlarında fotoğraflar çekilmeyi unutma. Toplu fotoğraflar her zaman daha çok iz bırakır insanda. Bir de hani doya doya ayak sürttüğün yerleri fotoğraflamayı unutma, özledikçe onlara bakarsın. Bilesin ne vaktin ne de paran olacak her özlediğinde yaşamaya.
EN çok da onları görmek mutlu edecek
Bakınız Eğlence Halleri
Salmışım Dünyayı Halleri
Keyif sürmek bizden
Şımaranlar Kulübü
EN önemlisi Mezuniyetini gölgeleyecek olaylardan bilhassa uzak dur, Kontrol et kendini, hislerini, hiçbir şey o anından önemli değil aslında, kıymetini bilmek; yaşayabilmek, hissedebilmek demek. Üzüldüğün her ne var ise inan bana geçiyor, zaman o kadar kuvvetli ki ya ben ne yıpratmışım kendimi demekten başka bir şey kalmıyor geriye. Sabret biraz hedeflere adım attığında darbesiz ilerleyemeyeceğini unutma o yüzden darbelerden de zevk al!
Bakmayın fotoğrafta güldüğüme yanımdaki harikulade insan olmasa bir de güzel Allahımın bana gösterdiği fırsatlar olmasa içimin gerçekten kan ağladığını görebilirdiniz. Aslına gelirsek, ilk iş reddini alıp salya sümük ağlayan bir Sibel ve ne yapacağını bilemeyen sanki o yapmış gibi mahcup olan güzel adam Fuat'ı yani benim özel dünyamı görüyorsunuz. Bu fotoğrafı çekene de çok minnettarım, ta 2008 yılından bir kurs arkadaşımız ve bize sizi o kadar çaresiz gördüm ki deyip mutlu etmeye çalışan güzel insan.. Neyse dediğim şu ki biraz dirençli olun ve yaşadığınız yaşayacağınız güzel anları, insanları, olayları düşünün üstüne de şükredin olur mu. Yani özünde mezuniyet de şükredilmesi gereken bir durum ne kadar sonrası çetrefilli gelse de emeklerinizin karşılığını bulacağı zamanlar için bir başlangıç oluyor kendisi. Geriye de bakıp bakıp sevineceğiniz hatıralar kalıyor.
İyi seyirler.
Bu da size şükretmeniz için bir sebep.