16 Eylül 2016 Cuma

Bir Evim Olsa?

Merhaba Dostlar,
Acaba bir evim olsa nasıl düzerdim, dekorasyonu, dizaynı, içindekileri nasıl olurdu, önersem neyi önerirdim gibi sorularla boğuşmama fırsat veren arkadaşlarıma gidiyor bu yazım. Herkese hayrola!


Ev mi kuracağız? Aman Allah'ım istediğin malzemeyi istediğin gibi kullan, yenilikler yap, yaratıcılığını kullan, eşleştir, boz, dene dur, tahta senin!  Ama biz fikirsiz, önerisiz yapamayız çünkü aklımızda hep bir soru bulunur; Acaba nasıl olur?
Haydi gel bulduğum örneklerini inceleyelim, nasıl olacağını beraber değerlendirelim. Sonra da yapboz gibi oynarız.
Şimdilik elimizde mutfak, yatak odası, salon önerileri var. Diğerlerini başka yayına..


Mutfak/Kitchen

Kiraya da çıkacaksan, ev senin de olacaksa farketmez, mutfağının her taşı çok önemli. En çok ben yemek konusunda kaçabileceğim kadar kaçacağım desem de ne yalan söyleyeyim yemek yapmak çok zevkli. Tabii ki vaktin varsa.  Ama gel gör ki burası Türkiye. Sevsen de sevmesen de ilgi alanında bulunacak. Ve işten sonraki vaktin tam olarak bu oda!  O yüzden bence en çok burasını huzur verici yap, zevkine göre yap. 
Geniş mutfak ara, geniş geniş alanın olsun. İstanbulda isen biraz zor ama.  Bence şansını zorla. 


Dekora gelince, bu resim benim mutfak hayalime acayip uyuyor. Umarım size de uyar. 
Öncelikle beyaz kesme taşlar çok şık duruyor ve içerisini ferah gösteriyor. Artık sarkıtma lambaların da moda olduğunu duyduk. Ki çok da güzel görünüyor. Üstelik yapımı kolay. Siyah tel ip, güzelce hazırlanmış orta boy bir odun parçası, ve lambalar. İşte sana harika bir avize. 


Mutfağın çok büyükse içine değilse salona girecek bu ürüne dikkat. Eğer salona girecekse yanda tabaklar için güzel bir vitrin bulundurmak mantıklı ama bizim evler biraz küçük oluyor o yüzden bence tabaklar için ayrıca vitrin alarak güzelim evinizi harcamayın. Bırakın kendi dolaplarında kalsın :)
Masanıza anlam katacak önemli detaylar  mumluklar, örtü, çiçek modelleri. bence bu üç detay her masayı bambaşka gösterir.


Eğer benim gibi ahşap tutkunuysanız, hiç bir şey koymasanız bile masanız harika durabilir. Ama mum, şamdan, çiçek gibi detaylar yine  yakışacaktır.


Askılıklar, hem mutfağını güzelleştirir hem de yerden tasarruf sağlar. Mutfağın da olmazsa olmazıdır.


Mutfağını düzenlerken bence tarzının ne olduğuna dikkat etmelisin. Mesela İngiliz mutfağı mı seversin?  Yukarıdaki tipik bir örneği. Pembeler, fuşyalar, gül kurusu renkleri senin renklerinse bence sen İngiliz mutfakçısın :) Çünkü çok yakışıyor bu modele.


Ben iskandinavcıyım mesela, çok sade seviyorum. Beyaz şart benim için. Siyah rengi de her zaman asil bulmuşumdur. Aman ha mutfağı asil diye simsiyah yapmayın, olmuyor, yakışmıyor, üstüne de iç karartıyor. Ama zevk meselesi, çok seviyorsan elbet farklı tonlarla uydurursun.


Beyaz, ahşap ve siyah tonlarından bir mutfak yapabilirsin, çok da güzel olur. Eğer benim gibi hardal sarısı seviyorsan bir de o renk ile süsler ekle. İçinden çıkılmaz olsun :) Yukardakini bizzat benim eve koyalım  sarısı kolay:)
Burada naçizane fikrim, eğer eşini o mutfakta görmek istiyorsan fikrini al, hatta beraber yapın mutfağı. Dekora da beraber karar verin, eşyalarınıza da. Yoksa çiçekli, böcekli, güllü mutfaklarda erkekler yer almıyor diye kızmayın. 

Salon/Living room

Türkiye'de evlerin salonu geniş olur. En büyük alan buraya saklanır. Niye? Televizyoncu milletiz diye! Başka da bir açıklaması yok!
Dizi, film, belgesel, güzeldir, izlenir ama bence biraz kopmak lazım oralardan. Yeni düzen ( 1984 gibi oldu) bizi uzaklaştırıyor, kabul etmiyor. Bırakın salonu küçük yapalım. Zaten eskisi gibi aileler de kalabalık yaşamıyor. Misafir desen mutfak, balkon arasında takılıyor.  Misafirperverlikten de kaynaklanıyor bu salon genişliği ama artık geniş salona bence ihtiyaç yok! Belki kız istemede lazım olur :)

O yüzden ben büyük salonlar paylaşmak yerine, detaylar paylaşacağım. 
1. Çiçekler, saksılar salonu ferah gösterir.
Yukarıdaki fikir harika ama bakımı zor, uğraşırım diyene yap derim. Evini de güney cepheden al güneş yokmuş derdin kalmasın. 

2. Konforun çok önemli. Yumuşak seç. 
Yatakta daha çok kalacağın kesin ama sohbet yerin genellikle burası olacak.  


Artık koltuklar zayıf da, kilolu da  olsan geniş seçiliyor. Yeni moda böyle çünkü daha rahat. Bence sen de poponu rahat rahat koyabileceğin, yayılabileceğin bir koltuk takımı seç.

Bence salonlarda yapılan en büyük hata şıklık yarışı. Salon şıktan öte rahat görünmeli. Mesela kahverengi, siyah tonları şık renkler çıkarıyor bence tercih etme. Bana resmi ol ruhunu yansıtıyor. 
Açık renklere kay, gri, beyaz, mavi, bej. Bej de riskli gibi.


Halı sever misin bilmiyorum, yeni modada halı yerine kilimler geliyor, postlar seriliyor. Zevkine kalmış. Biz bu ara İran halılarına taktık ama kilim ve postlar harika duruyor.

Fark ettin mi bilmiyorum. Salon dekorlarında yuvarlak olunca ben o salonu beğeniyorum :) Böyle bir zevkim var. Sehpa mı, sandalye mi, halı mı artık ne koyarsan ama salona çemberli dekorlar koy. Çok yakışıyor sen güven bana :)


Salonun da olmazsa olmazlarından; kitaplık.  Bir köşesinde bulunmalı. Belki de Tv tutkunu olmadığım için o olmasın ama kitaplık olsun diyenlerdenim.


İster karesini, ister dikdörtgenini ya da herhangi birini koy ama kitapları da unutma :)



Ya da kendine şöyle bir kütüphane odası hazırla :) Benim hayalim...

 Yatak Odası/Bedroom

Yatak odası kız tarafı alır falan filan olaylarıyla kadınlar gidip alıyor ya ben kıl oluyorum. Kıl olmak neyse. Tüylerin diken olması herhalde. Kardeşim en özel yer, ikinize ait olan başkalarının girmemesi gereken falan filan yatma yeri ya. Ne diye gidip kendin seçersin, sen beğenirsin. Adam yatmayacak mı orada? Bir de güllü, dantelli, oyalı, parıl parıl parlayan nevresimler al tam olsun.  Zaten adam orada süs olarak var. Yatağa da süs diye koyuluyor. 
Lafın kısası, özü, beraber bakılması gereken  bir diğer oda. Fikrinin alınması gereken şart oda!

   1. Dişi desenlere hayır! 
Pembe sevenler çok fena hayal kırıklığı yaşayacak o nasıl olacak bilmiyorum, banyoyu pembe yapalım öyle kurtaralım bence :)
Nevresimlerde uçuşan kadınsı desenler, yatak işlemelerine dökülen danteller filan bence erkek sevmiyorsa olmaz. Yatak odasında olmaz :) Ben de severim mesela ama misafir takımlarını öyle alırım :D
Kendi nevresimlerin tek renk olmalı, deseni tabii ki olabilir ama kadınsı durmasa daha hoş sanki. Ama bilemem belki eşin içinde pempeler, kırmızılar, morlardan hoşlanacaktır. O zaman olabilir. Dediğim gibi kesinlikle ikinizin zevkine bağlı bir oda. 


2. Yere yakın yatak 
Yüksekler de güzel durabiliyor ama yine şık mekan olayı gibi görünüyor. Oysa ki uyku en önemli dinlenme aracı ve içinde rahatlık var.  O yüzden yatak odası mutlaka rahat görünmeli. O hissi yaratmalı. Yere yakın olduğunda tavanla arandaki mesafe açıldığı için daha geniş hissi uyandırıyor. :) 


    Oda kutu gibi de olsa ne kadar yere yakın olursan o kadar büyük görünecek :)


3. Geniş ve büyük cam
Evin her odası için söylenebilecek bu özellik yatak odasının vazgeçilmezi. Niye mi?
Uykudan zor kalkan birilerine özellikle sunulur.  İçeriye bir dolu güneş girdiğinde uyuyamazsın. İçini açar, tazeler, kalkma hissi yaratır. İşte bu yüzden. Ben uykucuyumdur ama doğayı çok severim. Siz de severseniz sabahın o güzel anını kaçırmak istemezsiniz ve hafta sonu da 8 dedim mi ayaklanabilirsiniz. 


    Refah içinde hissedebileceğin bir ortam.  Camları yok et o zaman bütün büyü bozuluyor.


4. Çerçeveler; Fotoğraflar
İster ailenizin, ister anlamlı bulduğunuz görsellerin fotoğrafları olsun ama bi şekilde olsun.

5. Bol yastık
Hem rahat olur, hem göze daha çekici gelir.


 6. Işıklar.
 Sanki yatak odasına çok yakışıyor led ışıklar. Ben sarı renkliyi seviyorum, diğerleri oyun alanı gibi duruyor.  Mis gibi kitap oku, hayal kur. Bambaşka alemlere dal. 
Ama her zaman  yakmayın; göz yorar  ve kesenizden yer.


Benden şimdilik öneriler bu kadar,
Umarım fikir verebilmiş, acaba dediklerinize yanıt bulabilmişimdir.
Haydi gençlik sıra sende, yap boz.

Eğer bu renkleri, dekorları sevdiysen bil ki bu tarz İskandinav, Norveç, İsveç yani soğuk ülke tarzları :) Bir de bohem tarzından esintiler diyelim.
Dekorlu günler...

5 Eylül 2016 Pazartesi

Kimmiş Bu Sibel?

Hihi,
Blog deneyimime ilk başladığımda kendimi tanıtmışım ama şuanki sayfamda yokmuş, Yeni fark ettim. 
Siz beni bir şekilde biliyorsunuz ya da bilmeden okuyorsunuz, Ama bir de ben kendimi nasıl görüyorum okumak ister misiniz?


Kimdir bu Sibel,
Ne yapar,
Ne düşünür,
Gayesi nedir gibi sorular geliyorsa aklınıza okumanız gereken kısım burası... 
 
   Kimim sorusuna cevap biraz zor.. Acayip ikilem doluyum anlatması güç ama anlaması kolay biriyim. Çok yer çok içerim o yüzden iyi bir sohbet arkadaşıyım. İlk bakanın ve gerçekten sahip olduğum özelliklerim saf ve leyla olmam. Leyla demişken ah be Leyla Erbil.. Neyse ben bu bakışları  melül, düşüncesi saf, tepkileri yavaş Leyla'dan bahsediyorum ama o masum kedinin altında yatanlar biraz ürkütücü çünkü ani parlama özelliğim, çirkefliğim, şüpheciliğim, bir de alaycılığımı eklersek ortaya hoş bir tablo çıkaramayız.. İyisi mi başka daha ekleyelim, şöyle ki bol gülerim, kahkaha severim ve gülmek için yer ararım çünkü mutlu olmayı severim. Yegane hedefim de mutlu etmektir sizleri, sadece annemi babamı, abimi sevdiceğimi değil, tanıdığım her insanı. Önce kendin diyorlar ya pek onu beceremeyenlerdenim, önce karşı taraf gelir bende. “ya şimdi ne düşünür, ne der, nasıl anlar, kızar mı, üzülür mü, yanlış mı oldu, acıdı mı ….” Uzar gider bu sorular benim hanemde. Mizaha bayılırım, -humor- dedikleri yok mudur işte o benim aşık olduğum yandır insanlarda bulunan. Sevdiğim insana aşık olma sebebimdir. Acıyı dindirebilme yeteneğimdir. Her şeyin üstüne insan türünü sevebilmemi sağlayan güzel özelliklerden biridir.  Aslında bir nevi sizler için yaratılmışım. Acayip yardımseverimdir, Allaaa gelin size çörekler börekler açayım, sokaktaki her insanı, her varlığı doyurayım, dokunmaya mı ihtiyacınız var kol kanat gereyim, sevgi sözcükleri yağdırayım, doyasıya sevgi dağıtırım ama işgüzarlık bu ya karşılık da beklerim. Yok öyle bedavadan sevgi bonusu. Üstüne de kızarım Alooo kime yaptık onca gösteriyi, ne yapmışsam sankim. Övmekten övünmekten hoşlanmam, haz etmem, hele kendini öveni hiç sevmem net hoş-lan-mam. Ben yaparım, ben ederim diyen, çok konuşan kısacası özgüven patlaması yaşayan ve duyurmaktan haz alan insanlara oldum olası irite olurum amma velakin onları da severim, sevgi sonsuzluğu garip bir şey... Kalbimde bir kese var yahu dur dur onları da buraya koy diye seslenen o keseyi dinlerim. İnsanların cahilliği, yeri gelir kendimin cahilliği bana hep "eğitim şart" dedirtmiştir ama çok daha kolay bir yolu var işte ben o yol aşığıyım.. "Tiyatro Şart". O sahne, o dekor, oyuncular apayrı bir dünya olur bana, sahne başlar beynimdeki kukla da başlar, aşkım başlar.. Her bir sanat dalı basit gelir onun yanında.. İnsanları eğitiyor ya, beyin fırtınası yaratıyor, empati kurdurtuyor, hem ütopyasını hem distopyasını yayıyor, her şeyi harmanlıyor ve hiç rahatsızlık vermeden içinize işliyor, neyse Tiyatro anlatılacak koca bir başlık.. Diğer büyük başlığım da Klasik Müzik! İkisini bir araya koyduğunuz anda beni benden almak deyiminin gerçekleştiği ortama şahitsiniz demektir. Doğum günüme bu tarz biletleri kondurun, kocaman bir sevgi bulutuna hazır olun.. Artı at binmek, daha öğrenemediğim ve askıya almak zorunda olduğum hayallerimin ihtiyacı.. Bu tarz hayallerimi de geçelim, tanıtım yazısı biyografik kitaba dönüşecek..  Sorgu en büyük kalemimdir benim.. Boyu uzun, yapısı geniş, içi dolu, ucu sivridir bayaa. En takık olduğum sorgu alanı kadın, kız, kızçe, hatun, kara fatma cinsiyetçiliğidir. Ben bu sölediklerinizin hepsine girerim aynı zamanda da hiç birine girmem. Nasıl düşündüğünüze bağlı.. Aslında bu siteyi oluşturmanın da yarı çaplı sebebidir feminizm. Cinsiyet nasıl ırk, millet ayrımcılığı yapılıyorsa sadece bizi ayırmak için ucu kızartılmış maşa görevinden ibaret bir kukladır.  Anlayacağınız amacınız sorgulamak, irdelemek, destek olmak, yardım almak hatta ve hatta karşı çıkmak ise buyrun yanıma..
    Mesleğim okul öncesi öğretmenliği... Giriş sebebim geleceğin çocuklarını bambaşka eğitime ulaştırmak, kendilerini, yaratıcılıklarını, farklı yanlarını ortaya çıkarabilmek diye dallanır budaklanır burası, çok anlatmayayım şimdlik...
   Çekirdek ailem tam bir çekirdektir, abim, annem, babam tatlı bir evceğzin içinde çok şükür problemsiz sıkıntısız geçinir gideriz. Hatta ben Allah'ım hayat bu kadar iyi geçebilir mi ne olur vurgunu ağır yapma, yavaş yavaş gelsin derim.. Bir de bu çekirdek ailemin artı biri vardır ki o da Fuat bey.. Aşk anlatması güç ve komik bir şey, bir de çok yüce bir şey  o yüzden kelimelerle ifade edebilmeye hazır hissetmiyorum, sadece bilesiniz o güzel adamı seviyorum. 
   Dilimin noktası yok böyle konuşur giderim, sevgimi, sorgumu, kendimi koyduğum sayfama, haneme sizleri de beklerim.. Hele de ihtiyacınız olur, derdiniz olur, mutluluğunuz olur paylaşasınız tutar;
sibelhaciog@gmail.com. Beklerim.