26 Ocak 2016 Salı

Dem'de kalmaya yakın...


Kaybediyorsunuz çünkü hep kazanmaya odaklandınız. Gönlüne göre olanı değil reklama yatkını tercih ediyorsunuz. Bir dolu boşluk, bir dolu araf var etrafımda niye diye sorguluyorum sonra bunlar çıkıyor ortaya.
 En çok da sevgiyi harcıyorsunuz ona üzülüyorum çünkü Sevgiyi bile kazanç için kullanıyorsunuz ya itibar ya saygı ya para ya şevkat, başarı, onur, ya ya ya... Bitmeyen çıkarlar.
Halis, net, safi, sek yok öyle bir şey insanlıkta. Ah bir kabullenseniz kendinizi, sevginizi, azıcık net olsanız kendinize, etrafınıza... Amacınız kazanmak değil benliğiniz olsa, nasıl da bir bütün olacaksınız. Ama bütünü bırak parçacık bile olamıyorsunuz çünkü hedef şaşmış yol kaymış. Yollarda geçilecek üstüne basılacak kırılacak bir dolu insan, hedefte yamuk yumuk çarpık miyop gözlerle bakılmış bir doğru çizgisi.  Yine kaybedeceksin ki.
Dem'de kalmaya yakın çıktıya bakmaya uzak olun.

16 Ocak 2016 Cumartesi

Merhaba Amsterdam



Biraz iş koşturmacaları, biraz tembellik, biraz anın tadını çıkarmak derken savsak bir gezi yaptım bu sefer ama merak etmeyin elim boş değil.  Merhaba Amsterdam.
Şehir: 84 mt2
Plaka: NL
Futbol Takımlar: AFC Ajax
Amsterdam Nasıl bulunmuş, Neler olmuş?

İki frizyalı balıkçının Amstel nehrindeki bir gezilerinde buldukları, efsaneler arasında. 13.yy. inşa edilen ilk baraj olan Dam ile Amstel nehrinin adının birleşmesi ile de asıl ismini kazandığı söyleniyor. 1940 10 Mayıs'ta Almanya burayı işgal etmiş ve 105bin yahudi, toplama kamplarına kapatılmış. İçinden sadece 5 bini sağ kalabilmiş. Ne kadar sağ denilebilirse artık. Ünlü bir Anne Frank var bu kamplara gönderilen ve günlükleri günümüzde kitap olarak satılan, anlatacağım daha sonra, demek istediğim tarafsız Hollanda da Hitlerden yaralı memleketler arasında.



60lı-70li yıllar ise Amsterdam için Altın Çağı olmuş çünkü şehir, coğrafi olarak okyanuslara açık durumda ve böylece ticaret ağları oluşmuş. Baltik, Amerika ve Afrikaya gemi seferleri düzenlenmiş. Ticaret akınları ile boathouse (bot ev) fikri ortaya çıkmış. (Gelen tüccarlara konut bulabilmek için bir çözüm kaynağı olarak kullanılıyor.)
               
                Hem Emine'nin cafcaflı eldivenlerini hem de deniz üstündeki evleri görebilirsiniz. :)

Amsterdam'da ne var?

50'yi aşkın kanal ve 70 ada bulunuyor. Üstelik neredeyse 350 tane köprüsü bulunuyor bu yüzden Şehre "Kuzey Venedik" deniliyor. Okyanuslara açılan bu köprülerden gemilerle elmas ticareti yapılıyor. Tüccarların kalabileceği boat hotel fikri de artık durdurulmuş, şehrin mimarisine çok yakışıyor ama zaten deniz altında kalma korkusu ile yaşayan milletiz bir de tam deniz üstünde yaşayamayız, dikili betonumuz olmalı diyorlar ve yasaklanıyor.
Eşcinsel evlilik var, uyuşturucu var,  gerçekten istemeyerek zorla bu yola düşen insanların olduğu sistem olarak tanıdığımız fuh_ş sisteminin baya baya meslek grubu haline gelen çok garip ve anlamsız bir se_s sistemi var. Tarih boyunca anlayışlı bir politika izlemesiyle kazandığı yüklü bir kültür birikimi var. Her türlü sanat ruhlu sokakları, pahalı ulaşım ücretleri, sayısız müzeleri, acayip fiyaka cafeleri ve İsveççeye çok yakın bir Datça dili var. Ben bile yazıları anladıysam İsveçliler hiç sıkıntı çekmez.



  Sıkça rastlayacağınız bir kanal görüntüsü. Bu şehrin uçaktan görüntüsü o kadar garip ki. Her yer         küme küme su bölgesi.

Amsterdamda nerelere gidilir?

                 
                    Amsterdam'ı gezmeye başlayacağınız yer tam olarak arkamızda kalan kısım.


1) Dam Square / Dam Meydanı ; 

Kraliyet Sarayı, Nieuwe Kerk denilen yeni kilise, bir de Madame Tussauds'un olduğu bir meydan kendisi. Olmazsa olmazlardan yani.

                                         
                                                    Kraliyet Sarayı ve Yeni Kilise



                                                          Arkada Madame Tussaud
*Madame Tussauds  ünlü aktör-aktrislerin balmumlarının olduğu yer. Biz girmedik,  mumunu görüp ne yapalım diyerek. Ana isimli Tussauds soyadlı gerçek bir kadının adını taşıyor. Kendisi de çok eskilerde mumlama ile uğraşıyormuş.


               Arkada görünen heykel ise II. Dünya savaşında ölenler için dikilen bir ulusal anıt.

2) Red Light District / Kırmızı Işıklı bölge; 

Burada hiçbir şey yok, ünlenmesine bakmayın.  5 metrekare odaların içinde bikinili kızların perdeden baktığı bir cadde. Kadınlar da öyle uyuşturuculu, yayık kafada filan görünmüyor. Gayet bilinçli, erkekler gelsin de para kazanalım diye bekliyor. Ben bu olaylara acayip etkilenirim ama bu sefer hiçbir şey hissetmedim. Üzülmedim de çünkü insanlar onları ne kınıyor ne de dalga geçiyor. Durum böyle olunca sosyal baskı hissetmeden sadece karakterleri ile bir problem yaşarlar dedim ve geçtim.



Gördüğün gibi sıradışı hiçbir şey yok. Sadece sağ arka tarafta, yukarı da anlattığım  kadınlar var. Ünlenmesine sebep veren olay galiba Müze. Bu arada geceleri bu cadde kırmızı ışıklı oluyor, sebebi zaten belli. 

3) Oude Kerk ( En eski Kilise)


Şimdi nasıl  poz verilir ki kafasında ben.


Garip bir özelliği var o da karşısında kilise duruyor. Hristiyanlıkta Müslümanlıkta olduğu gibi kurallar olmadığını sananlar var onlara da söyliyim cinsellik üzerine tabu ve günahların hepsi o dinde de var. Günah ve sevabın dipdibe durması, acaba insanlar nasıl bu kadar anlayışlı olabiliyor sorusunu getiriyor aklıma.


                   Ama evler, binaların, taşların şekli, malzemesi, pencere dizaynları çok çok çok iyi.

Ünlümüydü bilemedik ama pek güleçti.



Kendinizi her dakika su yanında bulduğunuz kanallardan.
Kilisenin bulunduğu ön cadde...

Her yer ağaç, köprü, bisiklet. 


Burası bot otelimizin manzarasından gördüğümüz ve tren garının ilerisinde kalan bir Çin restoranı. 
Ünlü bir yermiş gibi havası var ama yemekten başka bir şey yok. 


4)Canal Tour / Kanal Turu

Amsterdam'ı güzel yapan iki şey var bence. Bir kanallar, iki evler. Bu yüzden kesinlikle kanal turu yapmalısın. Başta dediğim gibi savsak bir tur oldu benimki ve bunca yeri o kanal turu sayesinde öğrendim. Kulaklık veriyorlar çünkü her oturma grubunda gezdiği yerleri ve bütün tarihçeyi anlatan bir rehber sistemi var. Üstelik Türkçe çeviri mevcut! Azıcık fikir sahibi olayım diyorsan yüzde yüz kanal turu yapmalısın. Çok da pahalı değil. 11 Euro. Amsterdam için uygun :) 


Kanal turu yapmaya karar verdiğimizde, ilk istasyonu ararken girdiğimiz bir sokak.

Kanal Turundan manzaralar; 
10 durak var, 15 dk arayla yenisi geliyor. Hem şehrin tarihini, oluşumunu, binaların, yapıların özelliklerini anlatıyor hem de ünlenen cadde, sokak ve binaların neden ve nasıl ünlendiğini. Gerçekten kısa yoldan her şeyi öğreneceğin bir araç.

                                                 
                                                Boat House denilen evlerden biri




Gördüğün gibi evlerde yamukluk var. Sebebi çakılan kazıkları suyun aşındırması ve bataklık üzerine kurulması imiş.




   
 Biz Jordaan diye adlandırılan eskiden işçi sınıfının kaldığı ve işçi sınıfı diye niye ayırdıklarını anlamadığım bir bölgesinde sokaklara bakalım diye indik.

 
       Gökyüzünün maviliğini, ağaçların yeşilliğini ve  tatlı ışıkları görünce pek bir beğendik.


Boşuna mı diyorum size Amsterdam'ı güzel yapan şey Sokakları!
Mustafa Seven'in objektifi ile daha çok beğenebilirsiniz. Sayfaya buyurun.

Kanal Turu ile öğrendiğim değişikler;
Beyaz Köprü: James Bond'un filminde çıkması ile ünlenen bir köprü var.
Zalim yılan balığı oyunu; Ünlü bir oyunları var. Ne olduğunu bulamadım
Açık köprü esprisi: Çok fazla köprü olmasından kaynaklanan bir esprileri var.



5)VondelPark

Doğanın huzurunu içine dolduracağın parti ve konserlerin de yapılabildiği çok büyük bir park alanı.  Ama biz bu soğukta çekici değildir diye düşünerek içine girmekten vazgeçtik. Kanal turu ile buraya yakın bir durakta inebilirsiniz. 



 Neymiş içinde neler varmış diye internetten araştırırken girmemiz gerektiğini fark ettik. Demesi...

6) Anne Frank House / Anne Frank'ın evi

Saatlerce kuyruk beklemeyi göze alabilirseniz gireceğiniz bir ev. Nazi soykırımları sırasında saklandıkları evde neler yaşadığını gün be gün yazar ve o günlükler günümüze kadar kalır. Kendisi de ailesi gibi toplama kampında hayatını kaybetmiştir. Biz sırayı görünce vakit yok diye girmeyelim dedik ama kesinlikle Gidilesi... Kanal duraklarına dahil.


                            
                                 Hava o kadar soğuk ki elimi çıkarıp tutmak aklıma gelmemiş:) Siz de girmezseniz evinin olduğu yerden yukarı ilerleyip sokakları gezebilirsiniz.


7) Museum tour / Müze gezileri ; Rijksmuseum, Van Gogh Museum, Rembrandth House Museum, Maritime Museum, Torture Museum, Joods Historisch MuseumTropen Museum, Diamond museum, Se_ Museum,

                                       Rijksmuseum;Ünlü I am AMSTERDAM yazısının olduğu yer.

Bunlar duyduğum en ünlü müzeler. Vaktiniz bolsa hepsine girin. Ben hiçbirine giremedim. Pahalı geldiler ve biraz da nazlı bir seyahat arkadaşım vardı :). Hele de Van Gogh'a bir milyon kez girsek ya ikilemi yaşayıp girmemiş olmam acınılası :) Bunların arasında ne olur girmeyin dediğim bir Se_ Museum var. Zaten her yerde hiç ummadığınız, hayatınızda bir daha rastlamayacağınız kadar cinsel içerikli ürün görsellerine maruz kalıyorsunuz bir de para verip gerçekten özel hayat denen algının en bilindik parçasını, se_si, gözünüze gözünüze sokmalarına müsaade etmeyin derim ben. 




       Ve Emine'nin görmüyor musun fiyatları, hadi gir bakim kolaysa bakışları :)

Ben bir daha gidersem Rembrandth House Museum'a kesin gideceğim. Bir ressamın yaşadığı yeri, malzemelerini görebilmek bence çok farklı bir his uyandırır. Niye bilmiyorum ama resimlerini canlı görmek o kadar etkilemiyor beni belki de dokunamadığım içindir. 



6) IHLIA LGBT Heritage;

LGBT  tarihini bulabileceğiniz bir arşiv bölgesi burası. Eşcinsel evliliğin bir özgürlük alanı olabilmesinin tarihini anlayabileceğiniz bir yer. Eğer kafanızda acaba hormonel mi, bu insanlar karakter yoksunu mu, istekten ibaret mi, ikisi de mi falandı filandı gibi sorular varsa sınırsız kaynak bularak işin özünü göreceğin yer. Halk Kütüphanesinde bulunuyor.




Bu o kütüphane mi bilmiyorum :)
7) Heinken Experience;



Heinken oranın bira markası. Fabrikasında yapımı görüyorsunuz. Fiyata dahil iki içeceğiniz ve bir hediyeniz var.
 Eğer içki tüketiyorsanız neden gidilmesin.

8) Begijnhof
Katolik Kardeşler Birliğinin ibadethanesinin bulunduğu bir avlu kendisi. Çok bir farklılık göremedim ben. Ama anlamı var diye Turistler akın akın gidiyor.

                                                        Gitmeseniz de olur bence.
 9)Prinsengracht :

Hz. İsa'nın Burada bir teknede vaftiz edildiğine inanılıyormuş. Yanlış anlamış olma ihtimalim yüksek :) Türkçeyi keşfedememiştim de :)




    Hem çok güzel manzaralı, hem de harika kafelerin bulunduğu güzel bir sokak.

Olmadı eğlenecek ayakkabı, tadına bakabileceğin güzel peynir dükkanları var.

 Amsterdam'da Ne Yenilir?

Stroopwafels; Bim'de satılan waffle paketçikleri var ya içindekiler :)

Poffertjes:  Bizim sokaklarımızda da çikolata sosu + meyve ile satılan tombik pankekler
AppelTaart: Bildiğin elmalı tart. Elmalar daha büyük ama tat aynı.


Bitterballen:

İçinde Gouda Peyniri ve sığır eti bulunuyor. 
Gouda Cheese: Eski kaşar olarak bilinen inek sütü ile yapılan tatlımsı bir peynir.

Koffie Verkeerd:  Hollandalıların klasik içtiği bir kahve imiş kendisi, ben çok merak ettim diye istedik kadın latte deyince Eminecim e bildiğin latte dedi ve tatmadık. 

Ama bence siz tadın, belki bildiğiniz değildir.
Ne var altı üstü patates diye aldık ama sormayın o sos da patatesin tadı da fena ama çok fena. Nedense sokakta her iki kişiden birinde görebilirsiniz. Damak tadı ayrı şey vesselam.



Amsterdam'da nerede Kalınır?

 Bilmiyorum!


Biz bu güzel manzaralı Amicitia bothotelde kaldık. "Bir daha kalır mısın" diye sor. Asla. Şehrin merkezinde, Tren istasyonuna, dam square, red light gibi ünlü yerlere yürüme mesafesinde ama gel gör ki odaları inanılmaz küçük ve küflü. Ki ben uyuyabileyim yeter kafasında biriyim. Miniminnacık bir penceresi var.Bu fotoğraf o pencereden çekilmiş olsa da bak gör nasıl bir yer.


 Bir gün için uyunulur gibi görünüyor mu bilmiyorum ama ben boğulacak gibi oldum. Bu kadar cimri olmama kızarken neyse baya kâr yaptık dedim :D



Bothotelin en güzel yanı oturma alanı, Emine  tost makinesini keşfetmemiş olsa kahvaltısına iyi diyemezdim. Biz böyle bir yerde konakladık size önerir miyim  maalesef. Ama küf, ses, dar alan hiç biri beni etkilemez önemli olan orayı görebilmem diyorsan kal. Hafta sonları her yer acayip pahalı oluyor bunu da unutma. Günlüğü 230 tl ama bot olmayanlar en az 400.

Bizden bu kadar Gerisi de eğlendiğimiz Kareler;













                               
                                  
                                      * Can sıkıntısı kısa da bir video çektik.

Seninkiler bana yetersiz geldi canım başka yok mu diyorsan bu siteye kesinlikle uğra;
http://gezipgordum.com/amsterdam-gezilecek-yerler/

GEZGİN KAL
SAĞLICAKLA KAL, GEZGİN KAL