30 Kasım 2015 Pazartesi

Doğayı Sevene Ofiste Bahçe



Artık doğadan, taştan, topraktan kopmuş olmanın getirdiği bıkkınlık var herkeste. Sanki benzini, mazotu, bilmediğimiz  gazları ve durmadan soluğumuz havayı dolduran hiç bir oksijen kaynağı yokmuş gibi. Herkes hafta sonlarını çayırlara, bayırlara gidip biraz olsun huzur, sessizlik ve temiz hava keşfetmeye adamış hal böyle olunca. Çok da haklılar özellikle de İstanbul gibi curcunası eksik olmayan bir yerde yaşıyorlarsa. Bu kadar nerelere gitsem uğraşlarınıza acaba yanınızda ne olsa da sizi biraz rahatlatsa düşüncesi ile yazıyorum bu örneği. Eminim çok seveceksiniz ve hem doğaya hem de kendinize ufak bir katkı sunmuş olacaksınız. İşte o minik ama işlevi büyük örneğimiz;





Paspas'ın Bahçeleri- 

Emre Özberk ve Ayşegül Uğurlu isimli iki genç ve aktif mimarın tasarladığı bir "doğa işi" bu bahçeler.  Kedileri Paspas'ın kaplarından esinlenmişler ve bizlere sahip olmadığımız bahçelerin minyatürlerini hazırlamışlar. Gerçekten çok şık ve düşünceli bir girişim bu. Bizi bu girişimle tanıştıran ise çok düşünceli velilerimiz. Çok kibar ve düşünceli bir davranış olduğu için hemen size tanıtmalıyım dedim.
 Eğer sen de neden temiz hava soluyamıyorum ve bütün günümü ofisin içinde geçirmek zorunda kalıyorum diyorsan kendine alacağın mükemmel bir hediye bu. Bonsai adı verilen bir şekillendirme özelliği var, ağaçların türü istediğine göre değişiyor ama zannımca her türden yok mimarlarımızın yetiştirmede zorluk ve kolaylık esasına dayanarak belirlediği ağaçlar var.  Nasıl bakmanız gerektiğine dair açıklaması da mevcut kutu içinde. Ayrıca şu kutunun ve sunumun şıklığı da mimarların  işlerinin hakkını verdiğini gösteriyor.  Koy masanın bir köşesine. Kendine ve doğaya sağladığın faydayı düşünerek kendini de mest et ve bir sorumluluk üstlenerek ağaç yetiştirmenin huzurunu da keşfet.
Yılbaşı için ayrı aksesuar ve sunum çeşitliliğine gidiyorlar bence sevdiklerinize harika bir süpriz yapmanın en eğlenceli ve kârlı yolu. Fiyatları da bütçenize göre düşünülmüş, 69-500 tl arasında değişiyor.
Benden tavsiye...



Daha fazla bilgi almak isterseniz lütfen sitelerini ziyaret edin, daha fazla seçenek görmek isterseniz diğer sosyal medya  adreslerine göz atmayı unutmayın.


http://www.paspasinbahceleri.com/
https://www.instagram.com/paspasinbahceleri/
https://www.facebook.com/paspasinbahceleri
https://twitter.com/paspasinbahcele

26 Kasım 2015 Perşembe

Değer Bil Canım...

Duyguların rezil durumda
Sevdiklerin acaba sevdiklerim pozisyonunda mı diye sorgulamada
Düşüncelerin de karamsarlık örüntüleri,
Hayatın affedersin ama b_k gidiyorsa bir önerim var sana;

DEĞER BİL.

Vallahi bak kulak ver bu söylediğime. Basit ama acayip efektif bir çözüm yolu bu; hayatında yolunda gitmeyen durumlara takla atmayı öğretmede.
* İnsanları sevmek bu işin ilk maddesi, eğer ki insankadınından -erkeğinden hoşlaşmıyorsan baştan ata binmiş ters yöne koşuyorsun demektir. Belki bir çok eksik yönümüz var tamir edilmesi zor ya da olanaksız ama hepimiz de kabul ediyoruz türümüzün arızalı olduğunu.   E aşık olmak diye bir gerçek de var. Kadını ya da erkeğı seçiyorsun kendine bir insanevladı seviyorsun demek ki.  Heh işte o kişilere değer vermeyi ve değerlerini bilmeyi unutma.

* Arkadaş edinmek, gerçekten sevdiğin dostların olması ve onları sevdiğini gösterebilmek işin 2D boyutu. Hayatlarında bulundukları için onlara teşekkür etmeyi, varlıklarının seni mutlu ettiğini bilmelerini hatırlatmayı unutma. İnsanlar bazen ne kadar değerli olduklarını bilemiyorlar. Belki sen gösterdiğini sanıyorsun ama duymak çok daha başka kabartıyor duyguları.

* Ailenin kıymetini bilmek. Her şeyden biraz katılmış birliklerimiz var hiç kimsenin hayatında her şeyin mükemmel olduğu bir aile yapısı yok. Kırgınlık, kızgınlık, sinir, öfke gibi yıpratan duyguları içeren aile ilişkilerini de deneyimliyoruz acayip mutlu olduğumuz, işte ya kanından gibisi yok dediğimiz acayip yücelten duyguları da yaşıyoruz ama ne kadar iyi kileri onlara gösterirsen o kadar sen de iyi kiler görüyorsun ve duyuyorsun bu yüzden onların hayatına anlam kattığını hatta merkezinde bulunduğunu, her şeyini yönlendirdiğini ailene bildirirsen, gerçekten değişecektir olayların seyirleri. Ya da sadece üzüldüğünde onlara sarılmayı ve desteklerini beklediğini net bir şekilde göstermelisin. Onlar da hem o sarpa sarmış pusulasını kaybetmiş duyguları rayına oturtmayı göstereceklerdir hem de e bazen de mutsuz oluyor insan napalım deyip ortak olacaklardır.

* Aile ve arkadaştan öteye geçmiyorsa gösterdiğin değer günlük rutinin içinde en büyük yeri kaplayan iş arkadaşları seni yıpratacak demektir. Unutma gününün en ayık kısmını o insanlarla geçiriyorsun. Evet çok zor insanlar gerçekten apayrı varlıklarız ama ne varki ortak alandayız. Mecburuz sevmeye. Yok ben almiyim diyorsan gör bak neler oluyor yaşamında nasıl da birbirini etkiliyor  duygu ve olay sarmalı. Bazı insan ne yapsan somurtuk ne yapsan isyankar ama ben görmedim etrafından destek alip da destek aldığına da ayrı çektiren. Çok değil yapacağınız ufak hediyeler, tebrikler, hal hatır sormalar thats all valla. Ama biraz da önceki yazım beklentiler durumu etkiliyor sizi biliyorum. Ben hakikatten çok şanslı bir insanim. Şimdiye kadar ortak olduğum her işte çok anlayışlı ve keyifli insanlarlaydım ama gerçekten ben onları mutlu etmeyi hep önemli saydim ve önemsedim. Diğer taraftan ne kadar güzel arkadaşlarimin is hayatındaki ortakliklardan çektigini gordum o zaman da mecbursun karşi tarafi mutlu etmeye ve çabalamaya dedim  cunku arkani dondugunde duzelmiyor olaylar.
Yani diyeceğim o ki elinde her ne varsa kıymet bil iyi ya da kötü. Fufunun cok tatli bir sözü var. "Şükret siboş, şükrettikten sonra gerisi kolay gelir."
 Ben de şükretmekle yetinmeyin biraz da çaba katın değer bilin diyorum..

12 Kasım 2015 Perşembe

Ah Şu Beklentiler

Aile hayatında,
İş Hayatında,
Sevgili hayatında,
Arkadaşlık hayatında,
Yani hayatınızın her yerindeler.
Daha doğrusu hayatımızın her yerine koyuyoruz beklentileri. Anımıza, yarınımıza, bugünümüze, saniyelerimize... Böylelikle duygulara ve düşüncelere de karışıyor beklentiler.
Beklenti deyip duruyorum da ne demek istiyorum onu anlatmadım. Aslında kökünde yatıyor ne demek istediğim. Beklemek ya sevgiliden ya arkadaştan ya anneden  illa ki birilerinden beklemek ama listeye kendimizi eklememek.
İllet yani bildiğin. Damarlarında dolaşan asil kan mı? Hiç inanmıyorum ben ona biliyor musun Atatürk...  Hele de özellikle Türküm diye dolaştığına...İnsan olmak olunca ilk dokunuş ama Keşke inansaymışım çok daha kolay olurdu birçok şeyi aşmak. Batıl inançlar gibi kolaylaştırır ve rahatlatıverirdi benliğimi.
Neyse sapıyorum çıktığım yoldan.
Bekliyoruz  ve hep başkalarından bekliyoruz diyordum. Kendimiz için adım atmaya başlasak mesela en basitinden kendimizi mutlu etmeyi denesek, Şımartsak ? Kendimize hediyeler alsak? Bazen aldığım eşyaları hediye paketi yaptırıyorum ben  vallahi de kendime alıyorum ama utanıyorum ve  belli ediyorum sanki kağıt masrafı yaptığımı anlayacaklar diye düşünüyorum. Oysaki başkasına alırken hiç de bu utangaçlığı yaşamıyorum.
Sonra yapabildiklerimiz adına elimizden geleni ardımıza koymasak yapamadıklarımıza da olduğu kadar deyip ilerlemeye çalışsak sıralamaya başka başka seçenekler yükleyip ipin ucunu hep ileriye atmasak ne kadar da azalacak o beklentiler ve ne kadar mutlu edecek bizi bir bilsek.
Hayatta birbirimize bağlı olduğumuz ve beklenti oluşturduğumuz anlar da tabii ki olacak ama önemli olan bunun nerede son bulduğu, ne kadar sürdüğü ve neleri etkilediği.
Ben bugün bir şey farkettim;
 Beklentilerim önceden yakın hissettiğim kişileri yavaş yavaş yüreğimden atmaya ve artık orada kalmamaları gerektiğine karar vermiş. Büyük ihtimal kendi açımdan baktığım için böyle görüyorum ama aslında benim hep bir şeyler yaptığımı ama yakın hissettiklerimden beklentilerime cevap alamadığımı durum böyle olunca da açtığım ufak delikten yavaş yavaş o kişileri çıkarmaya çalıştığımı farkettim.....
Hadi hayırlısı.
Ama siz siz olun benim gibi yapmayın.
Beklentilerinizi duygularınıza karıştırmadan kendinize döndürmeyi bilin olur mu?