24 Mart 2017 Cuma

Akilah Azra Kohen ve beynimi meşgul edenler


Sizinle bir kitap serisinin bendeki etkisini paylaşmak istiyorum.
Canım şımarığım Şeyma önermişti daha doğrusu gözümün önünde sabırsızca, durmadan kitap okumaya çalışıyordu ve dayanamıyorum okumak istiyorum serzenişleriyle günlerimiz geçiyordu. Ben de ancak şimdi başlayabildim ve  her gün beynimde dönen yeni hücrelerle savaşarak size geldim.
Fi, Çi, Pi,

Belki sadece kitap değil, izlediğim belgeseller, içinde bulunduğum geçiş süreci hepsi beni tetikledi ama en yoğun hisleri ne dokunabildiğim ne görebildiğim sadece hayalini kurabildiğim bu kitap ile yaşadığıma inandığım için koşa koşa geldim buraya. Spoiler vermek istemiyorum o yüzden isimlerin anlamlarını da içeriğinde geçen hikayenin yapısını da anlatmayacağım. Sadece ben kitapla neleri düşünmeye başladım onu açıklayacağım.

Öncelikle kitaptaki en önemli ve fırtına koparan soru şu "hayatta ne için varız?". Çok basit, sıradan adeta yolda hergün gözünüze çarpan dilencilerin, sokak çocuklarının halini düşünürken  hissettikleriniz gibi normal bir durum, soru gibi gelebilir size ama hiç de öyle değil. Hissettiğiniz sorgu döngüsünün vücudunuzdaki her hücresinin ben niye varım diye içten içe debelenmesine sebep olacak bir kitap.
1. Yaptığım işi her gün sorguluyor, bulunduğum durumun bana ve başkalarına zararlarını, yararlarını değerlendiriyorum. Sistemin ne ölçüde parçası olabildiğimi ne ölçüde ondan ayrılmam gerektiğini düşünüyorum. Her gün iletişime geçtiğim insanlarla olan ilişkilerimi, bu ilişkilerden beklentilerimi, benden beklenilenleri,  bu ilişkilerde yarattığım etkiyi, bu etkinin anlamını düşünüyorum. Ne kadar olabildiğim gibi değil olduğum gibi davrandığımı tartıyorum.

2. Günümüzün en köklü terör sorununa neden? İnsanlar neyi paylaşamıyor? Nasıl bu kadar korkunçlaşabiliyor ? sorularına anlaşılır bir sebep acayip güzel bir çözüm yolu görüyorum.

3. Sevdiğiniz değerlerinizin olması gerektiğini, kendi değerlerime ne derece sahip çıktığımı, değer verdiğim şeylerin ne derece savunulur olduğunu sorguluyorum.

4. Köklerinden geldiğim ağacın ne kadar dallanıp budaklanabileceğini, ne kadar saçılmam gerektiğini ve ne kadarını kimselere göstermemem gerektiğini düşünüyorum.

5. Hele de doyasıya içime sinen, yıllardır aradığım ve 26 yaşımda sonunda ruhuma sindirmek istediğim asıl şeyin,  bulduğum kelimenin yaşatılabilmesine olanak verecek fırsatları kolluyorum; "Denge"

6. Kökünü anlamakta zorlandığım, bağ kurmakta zayıf kaldığım ama ruhumda olması gerektiğine acayip inandığım dinin beynimle de nasıl bağlantı kurabileceğini, sadece gönül değil zihin olarak da nasıl sinebileceğini düşünüyorum.

7. Yoğun hayatlarımızın içinde sıradanlığa dönmüş ama sıradanlıktan bir o kadar uzak olması gereken yaşantımı düşünüyorum. Kendime ne katsam, kendimi nasıl ortaya çıkarsam, acaba hangi yönümle ben benliğimin ilerisine geçebileceğim diye kafa patlatıyorum.


Okuyalım, okudukça var olalım...