26 Temmuz 2017 Çarşamba

Karar


Hayatta attığımız adımlar bizden başka kimseye ait değil; Kararlarımız da kararlarımızın karşılığında yaşadığımız deneyimlerimiz de. En kötü karar kararsızlıktan iyidir derler ama çok yanlış derler. Kötü kararlar devamında bir dolu hoşnutsuz deneyim getirir. O karardan çıktığın anda da "yaşadım, gördüm" diyerek geçiştiremezsin; izi kalır. Ne denli iz taşıyabildiğin, ne denli silebilir olduğun da işin cabasıdır. Bir de senin dışındakiler var, mesela kararı verdiğinde dahil olanlar var. Onlar sildirecekler mi acaba? Ya da taşıyorsan izleri, deşmeyecekler mi?
Gözün körü gittiğin yerler de vardır. Karar denemez onlara. Kararsızlıkla içinden sıyrılmak istediğin an dolguları. Sadece durumdan kurtulmak istersin varmak istediğin yer de tabii ki umut olsun, güzellik, hoşluk olsun, çukura gitmek için çıkmazsın yola. "Boşanmak için evlenmezsin." sözü gibi.
Tabi bunun yoğun duygular olan tarafı da var.  Mesela Aşk. Anlıyorum aşkla yaşanan her şeyi. Mükemmel bir duygu çünkü. Ama aşk diye bahsettiklerinin, aşığım dedikleri çoğu kişinin aşık olmadığını da anlayabiliyorum. Mesela aşk sınırsız bir bağlılık getiriyor insana. Gözünün, gönlünün başka her şeye kapanması demek oluyor aslında. Ama ben görüyorum hiç de kapalı olmadıklarını o gönüllerin, gözlerin, sonra inanmıyorum doğal olarak aşık olduklarına...
Peki doğru karar alıp almadığını baştan bilebilir misin ki? Bilemezsin nihayetinde öğrenirsin. Ama değerlerin vardır, bir terazin vardır. Bir güzel tartarsın. Teraziye değerlerini yüklersin, kimliğini yüklersin. Açık oynaman gerekir. Burada kim kazanır biliyor musun? Şuncacık yaşımda ben öğrendim kimin kazandığını. Terazide ağır basan değil  dürüst olan, apaçık meydanda olan kazanır.  Bu, bu, bu dersin, neyse odur o zaman kazanırsın. Ama kapalı oynarsan kazanma ihtimalin düşer. Şansa kalırsın.  Ya da çok iyi oyuncu olmaya. Ruhunun batmasına ama reklamın artmasına kalırsın. O da bir süre sonra yok olur zaten, nihayetinde kaybedersin. Bazen varsın kaybedeyim dersin. Heh o "yaşadım, gördüm." olayına çıkar. Kalbinin testisini tart ona göre gir o yola çünkü sağlam bir yürek taşıyabilir kaybedeceğini görebilecek kadar ağır vakalarda.
Aslında her anımız şanstır ölümü düşününce, deneyimlemek çekici gelir. Ama istiyorum ki güzel olsun o deneyimler, hele kendini kandıra kandıra gidenleri  görünce de yazayım diyorum.
Biliyorum yarın hakkında konuşmak kolay geliyor insanlara, hele de dışardakilerin hakkında, ben de o kolaylıktan yararlanıyorum, boş boş yazıyorum. Ne olur kızmayın bana. İyiliğinizi istiyorum, mutluluğunuza ortak olayım istiyorum. He kötü olur ona da ortak olurum ama kötü olduğunda yanınızda elbet olan olur ama mutluluğu paylaşması zordur. Ben sadece zor olana gönüllüyüm diyorum.

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Kelebek Çiftliği- Kelebekler Hakkında Ne Biliyorsunuz?

İstanbul'un gözünü de kaşlarını da her şeyini de seveyim. Harika bir doğası var. İster bir yanı Karadeniz, ister diğer yanı Akdeniz... Ne istersen. Yeşil mi? Beykoz, Polenezköy, Çamlıca, Çatalca, Adalar, Belgrad gözünü doyurana kadar... Oraları daha keşfedemedi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin inşaatçıları.
Mavi mi? En delisinden, en uçsuzundan, bazen en durusundan bazen de alacalısından
Kilyos, Sarıyer, Bebek, Arnavutköy, Çengelköy, Üsküdar, Kadıköy, Florya, Avcılar, Büyükçekmece... Allahtan deniz üstüne ev yapmayı geliştiremediler de bölünmüyor ufuk sevdamız.
Binaların güzeli olsun, tarihi olsun, azıcık Fransız azıcık Bizans olsun diyorsan in Şişhaneye, git Balat'a. Her yanı güzel İstanbul'un. Evet artık burada yaşamak istemiyoruz evet her gün sitem ediyoruz ama gel gör ki sevdamızdan da vazgeçemiyoruz.
Güzel yanlarını görüp tutunmaya çalışıyoruz. Güzel yanlarından biri de Kelebek Çiftliği...


Otobüsle gidiş maalesef yok. Aracınızla gideceksiniz.
Adından tam olarak anladığınız gibi içinde kelebekler olan bir çiftlik. Sera gibi bir alan yapılmış nemli ve baya sıcak bir camekan bölümünde bir çok kelebek görme fırsatını yaşatıyor bizlere.



Giriş ücreti;kişi başı 25 tl. Yer; Polonezköy
Girdiğinizde 20dk. bir video izletiyorlar ve bu videoda kelebekler hakkında bilgi ediniyorsunuz. Sonrasında bu dolapta gördüğünüz yurtdışından getirtilmiş larvaları inceliyorsunuz.


  
Bu dolabın içi belirli bir sıcaklıkta ve nemde çalışıyor.  Bir kelebeğin larva süresi ortalama 3-6 hafta sürüyor. Aslında en uzun ömrünü larvanın içinde geçiriyor.

                                  Dünyada keşfedilen tam 17500 değişik kelebek türü bulunuyor. Buradakiler onların yanında 100 -200 tanecik çeşidi diyebiliriz. 


Kelebeklerin birbirinden çok farklı özellikleri bulunabiliyor. Mesela bu kelebek larvasından çıktıktan sonra yemek yemeden yaşıyor. 


 Kelebeklerin üzerlerinde gördüğünüz göz şekilleri aslında doğal ortamında dönüşüm geçirdiklerini gösteriyor. O benekler ormanlarda tehlikeli varlıklardan korunmak için kendilerini kamufle etmeye yarıyor. Kimisi baykuş kelebeğe dönüşmüş, kimisi de yılan kelebek.


Solda yansımanın orada dikkatli bakarsanız gözü görürsünüz. Bu kelebek kanatlarını birleştiğinde arkadan baktığınızda gerçekten yılan gibi görünüyor. Vücudunu aynı yılan gibi de hareket ettirebiliyor. Düşmanlarından korunmak için kendine seçtiği bir yol...


Larva içindeki isimleri pupa olarak biliniyor.  Tahmin edildiği gibi aslında her kelebek kendine koza örmüyor. Koza örenler farklı bir çeşit.


Kelebekler hakkında naçizane üç beş bilgi öğrendikten sonra çiftliğe giriş iznini alabiliyorsunuz. 


Şimdi şu özel çiftliğin içine girelim. Burası çok nemli ve sıcak bir bölge. 


Baykuş kelebek türleri muz kabuklarını çok seviyormuş. Dokunmayın lütfen diye her yerde yazsa da ben dokunan arkadaşlar gördüm. Siz siz olun yapmayın böyle şeyler. Baykuş kelebeklere dokunmayı istemelerinin sebebi bu kelebeklerin  bazılarının kanat rengi turkuaz.

Fuat biraz rüzgar yapıp açtırmaya çalıştı, gerçekten açtı ama yakalayamadım onu da siz gidip görün.




İçeride sadece kelebekler yok, böyle nemli ortamları seven kuşlar da var ama onlar kelebeklerle aynı özgürlüğe sahip değil. Harika ötüyorlar, çok sevimliler ama kafesteler. 

 Kimse evine kuş almasa ne kadar mutlu olurdum. Gördüğüme mi sevineyim bu kanatların hapsolmasına mı?...


Doğada serbest olsalar bakışları yine aynı olur muydu?


Mesela bu bir nebze daha serbest kelebekler gibi. Isırabiliyormuş, ben olsam ben de ısırırım. Haklısın devam et Papağan :)


Bir  Tarantula kardeşimizi de koymuşlar. Zehirsizmiş ama kafeste yaşıyor o da. 


Serbest dolaşabilen bir de Iguana var. Çocuklar için çok güzel bir öğrenme ortamı. Bu Iguananın turuncu olanı da varmış. Aradık taradık o nemli ortamda saatlerce bakındık, ter içinde kaldık ama bulamadık.


Herhalde bu kelebekçik "Mis gibi uçmak gibisi var mı?" diye diye gidiyordur.


Ufak bir göl de yapmışlar bu göl de turuncu balıklar da mevcut.

 


İçerideki bitki türleri kelebeklerin yemekten hoşlandığı bitkiler. 

Ekmek elden su gölden yaşayan bir kelebek topluluğu. Ömürleri bildiğiniz gibi kısa en fazla yaşayanı bir ay. Çoğunun da ömrü 3-5 gün. 


Ayakları onlar için tad alma yerleri. Ayaklarıyla " bu yaprak tam yemelik" diyebiliyorlar.


Bu gördükleriniz kelebek yumurtaları. 


 İrili ufaklı çeşidine göre değişir.


Yumurtadan çıktıkları durum ve büyüme aşaması.


"Hani benim larvam?" dediği aşamaya gelmiş. Bilin ki artık larvasını yapacak. İçinde mis gibi büyüyecek. Larva yapmak için kendilerini yaprağa bağladıklarını biliyor muydunuz?
Bu yüzden de gezinip güçlü yapraklar rahat mekanlar arıyorlarmış. Bu abi biraz keyifçi yakından buluvermiş. 


Bu kelebekler içeride ölen kelebeklerin mumyalanmış hali:) Nasıl korudular bilmiyorum da, ölü kelebek oluyorlar.



 Belki toprağa gömülmek istiyorlardı? Hiç sordunuz mu?



Kelebek Çiftliğinin bulunduğu mekan harika bir yeşillik ortamı. Girişi de tam resimker çekilmelik. Zaten düğün mekanı olarak da kullanıyormuş. 

Acaba kelebekler gürültüyü seviyor mu?? 


 Böylesine huzurun içinde hoşlanacaklarını hiç sanmıyorum.



Şimdi ben saydım sövdüm kafes dedim, yazık dedim ama gel gör ki önerdim. Sanki kelebekler için üzülesi bir durum değil diyorum. Kendi doğalarında mis gibi uçsalar tabii ki güzel ama  burada da işkence gördüklerini sanmıyorum :)


 Her şeyi satın alınabilir parçacıklara dönüştürmemizi kahrolsun kapitalizm diyerek savuşturuyorum. 
İyi seyirler. 
Çekebildiğim bütün çeşitler bunlar;













































Kelebeklerden de korktuğumu söylemiş miydim?






Kısacık ömrümüzde üç beş güzel şeyler görmenin mutluluğu sizinle olsun...