24 Ocak 2017 Salı

Engellenemeyen Taşkınlık



Dışarıda sımsıcak ışıklar saçan bir güneş, uğultuların yerini güzel sesler, güzel varlıklar almış, huzurla bütünleşen çiçek, kuş, ağaç bileşenleri herkesin gözündeyse de sizin değil. Böylesine bir doğa kendini gösterdiğinde ondan tat alamamanın yaşandığı anlar...
Kızdığımda, sinirlendiğimde düşünebildiğim ilk sakinleşme çabaları bunlar. Güzelliği görmeye çalışmak, yoğun duygular geçsin diye sabırsızca beklemek. Sinir, enlerimin içine giren sözcüklerin başı. Durdurulamayan taşan su gibi, durdurmak için büyük çaba sarf etsen de gözünün önünde taşmasını engelleyemeyeceğini bilmek gibi. Çok yorulduğum ama yol katedemediğim bir konu. Yeni taktiğim, olayın kabarmaya başladığını gördüğüm anda geri adım atıp kaçmak.  Geri adımı atacağım anı kestirmek manevrayı bulmak ise mesele. Beynime yandex yükleyip 100 metre sonra sağdan çıkış diye bağırmasını istiyorum. Ya da kırmızı levhada stop yazsın ✋. Tamam peki yanlış yerde takılı kalmamam için park yapılamaz işareti çıksın. Yani bilmiyorum ama beynime sinyal göndermem gerekiyor ve o bağlantıda bir eksiklik var, sinir devreye girince beynimden o kablo ayrılıyor bence. Fişi geri takacak bilinç de beraberinde yol alıyor. Böyle diyorum diye beni sinir küpü de sanmayın 👻
Zaten diğer taraftan bu özelliğimi de sevmem mi gerekiyor acaba diye düşünüyorum, kırk yılın başı bir kez sinirleniyorum onu da neden sinirlendim diye kızıyorum  ama yok o kabloyu tamir ettirmem gerekiyor, orada beynimle konuşabilmem gerekiyor, güneşi hissedebilmeyi, güzel sesleri duyabilmeyi aktifleştirmem gerekiyor. Ama nasıl? Size işim düştü, hadi siz beni bilgilendirin bu sefer, nasıl?
Sakinleşmek için nefes al demeyin bana çook anlamsız. İşe yaramıyor. En azından bende.
-Mindfulness- farkındalık çalışmalarında işe yaradığını gördüğüm zamanlar olmuştu.  Belki yoga, meditasyon da işe yarar.
Beynimize laf geçirebildiğimiz günlere.