20 Haziran 2018 Çarşamba

Pembe Fil’in Düşündürdükleri






Hamilelik, gebelik, bebek dünyamı bir kenara koyup başka şeyler hakkında konuşmak için geldim.
Nereden çıktı dersen bir kitaptan? Pembe Fili Düşünme. Çok satanlar grubuna girdiğine göre bir önerilmiştik bir içselleştirme durumu mevcut demek ki. Yoksa kapağı pembe diye mi aldınız ey kadınlar😳.  Ben öneri ile aldım baya bir içselleştirdim.
Selam bu arada.
Şimdi günümü anlatacağım size sonra da kitaba bağlayacağım. Erkenci değilim ben, hep uykuyu sevdim. Bebeğim oldu hala seviyorum ve bildiğin uyuyorum. Kızım uyandırmaya çalışıyor ama elimle iki piş piş olayı çözüyor çünkü kız biliyor bu kadın uyuyacak. 9-10 gibi uyanıyorum hemen hızlı bir kahvaltı hazırlamaya giriyorum sonra bir bakıyorum odaların camlarını boydan boya açmaya girişmişim, salonun dağınıklığı gidermeye çalışıyorum, annemin odasına attığım çamaşırları dürmeye  başlamışım ve o anda ağlama sesi duymuşum. Kahvaltı kaldı! Rutinimiz bu. Akıllanmıyorum da alışkanlık olmuş aynı anda beş iş halletmeye çalışıp hepsinin yarım kalması.. Sonra kızımla kendimi kaptırıyorum bir saat bazen iki saat oynuyorum, öpüyorum, beraber şarkı dinliyorum, kucağımda dans ediyorum, güneşe çıkarıyorum, kitap okuyorum, sevdiği oyuncakları takip ettiriyorum kitaplarda yapmamı istenileni deniyorum, tummy time zorluyorum. Kahvaltı başlangıcı gibi aynı beş iş koşturmacası ve yoruluyorum hadi kızım uyu demeye başlıyorum, bir şekilde uyutuyorum. Uyumazsa aaa ama ben gidiyorum deyip kahvaltıya gidiyorum öğlen 2 olmuş oluyor🤦🏼‍♀️ Ve döndüğümde bakıyorum kız uyumuş. Kendi kendine uyuyan bebek yapmışım kendimi tebrik ediyorum derken sanki nefesimi duydu da açıveriyor  gözlerini. Alıyorum kucağıma  dağılan mutfağı toplamaya girişiyorum tam topladım derken canım kahve çekiyor, onu da yapıyorum çıkıyorum güneşe kucakta çocuk uyutmaca ve  ağaçları seyretmece  yapıyorum. Çocuk uyuyunca yemek yapmaya girişiyorum. Kitap okumaya çalışıyorum. İnstagramda geziniyorum. Dergi okuyorum(Tuhaf!!!), dışarı kesin çıkmak lazım diye markete kadar gidip kendimi kandırıyorum, terden bayılıp duşa koşuyorum  Nisan uyandıysa onu da banyoya sokuyorum. Çıkınca tekrar uyutmayı deniyorum. Tüm bunların arasında emziriyorum emziriyorum emziriyorum. Emzirirken duygulanıyorum bazen (sık sık) üç beş damla gözyaşı akıtıyorum, bebeğimin Nisan’ın fotoğraflarını çekiyorum. A Fuat’ın gelme saati gelmiş ne çabuk diyorum hemen salonu tekrar toplamaya girişmece, yemeğe bakmaca, Fuat gelince Nisan’ı yıkamaca, karın doyurmaca, telefonda takılmaca, ailece oyun oynamaca, şımarma, yarın ne yemek yapsak muhabbeti yapıp hiçbir karar vermeden konu değiştirmece, sürekli hayvan belgeselleri izlemece, gaz sancıları gidermece, yalnız başına vakit geçirmeye izin aldığımda yatak odasında Nisan’ın fotoğraflarına bakmaca🤦🏼‍♀️  Gece olup yatmaca. Yatakta şükürler sunmaca, dualar etmece bir Nisan’a bir Fuat’a sevgimi haykırmaca. Yarın başımıza bir şey gelmesinden korkmaca ben uykuya dalmaca..
Al sana bir gün. Şimdi niye yazdım bunları.. Pembe Filin gözünden hayatımı irdelediğim ve farkına vardığım bazı şeyleri söylemek için.
Ben hayatı dolu dolu yaşamaya çalıştığımı sanarken  koştura koştura yaşıyormuşum. Aynı anda yapmaya çalıştığım onca şeyden belli. Hep bir tezcanlıydım, çabucak olsun isteğim durdurulamazdı ama hayatımın özü olduğunu Pembe  Fille farkettim.
Onu değiştirmeye çalışacaktım ama onu değiştirmek yerine neler yaptığını, etkilerinin ne olduğunu izleyerek yetinmemin beni daha çok rahatlatacağını  öğrendim. Mesela eşim hafta sonu öğle vakti sürekli uyumak istiyor ve ben izin vermiyorum, olay çıkarıyorum  aslında izin vermeyen tezcanlılığım. Hayatı  uyuyunca  kaçıyor sanıyordum ama bu bakış açısıyla kaçırıyormuşum..
Hep bir ileriyi planlamaya çalışıyorum ve hep eksik kalan bir şeyler var gibi hissediyorum. Mesela kitap okurken okuyamadığım dergiyi düşünüyorum. Kızımı uyutmaya çalışırken kaçan yemeği düşünüyorum. Sadece kendim için bile değil, film izlerken geç mi kaldık, geç mi oldu uykusuz mu kalacak Fuat diye düşünüyorum. Şimdi kendime diyorum ki çocuğum ileriden sana ne? Sen anını yaşasana. Üstelik bilinçli farkındalık eğitimi almış biriyim ben 🤦🏼‍♀️ Hayatıma gram uyarlayamamışım ki kafam bir dünya, niyetler, planlar tavan. 2 sene önce yaşatmaya çalıştığım farkındalık o odada kalmış. Tamam belki çok fazla anda kalamıyorum ama “Aman, biz de böyle olalım.”diyen Pembe Fil’in farketmemi sağladığı güzel bir yanım var.  İÇ SES!  Evet gerçekten benim de içimde konuşan birileri var!
Şöyle ki içimde iki ses var. Biri somurtuk, yan yan bakan,  kapkara gözlü bastıbacak. Özellikle sinirlendiğimde bu devreye giriyor ve birazdan bahsedeceğim Diğeri acayip tırsıp maratonda gibi hızlıca koşuyor çünkü kaçıyor..
 Diğeri böyle bir selvi, bir güleç, bir hevesli, hep bir ağzı açık hep bir meraklı hep de bir seyyah. Heh bu ikincisi var ya hiç susmuyor hep bir telkin modunda. Hep bir rahatlatma hep bir mutlu etme. Yanlışlık mı yaptım “aman insan kulu”, üzüldüm mü “boşver geçer”, mutlu mu oldum “helal kız” gibi gibi hep yanımda. Şimdi bu Pembe Fil ile  farkediyorum da Allah razı olsun be iç ses. Senin varlığınmış, senin bakış açınmış beni güler yüzlü yapan. Çoğu zaman mutlu kalmamı sağlayan. Benim güzel yanlı güzel huylu iç sesim bir de şu kara gözlüye sinirlenince laf geçirebilsek ohooo değmeyin keyfimize.. e artık bu iki ayrı sesi de fark ettiğimize göre bir de  yine Pembe Fil’in dediği bizim de deneyip deneyip bıraktığımız bilinçli farkındalıkla yürüsek baya yol alırız gibi.
Bu arada almak  istediğim yol annelik yolu. Kızımla yaşadığım her an içime sinsin, şu dünyaya güzel huylu bir insankadını yetişsin.. Zeynepgillerden olsun..
Adını da anmışken Kitabınız bir dolu insana değsin, farkındalık getirsin, Zeynep Selvili Çarmıklı!
Bol kitaplı günlere..
Bu arada sözde gebelik,bebek gibi dünyayı safdışı bırakacaktık konu oraya bağlandı..

15 Mayıs 2018 Salı

Prematüre Annelerine Selam; Hamilelik ve Riskli Gebelik

Selam güzel insanlar;
Ruhu, vicdanı, kalbi güzel insanlar..
Özellikle de selam güzel prematüre anneleri..
Bu yazıları ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlatmak için yazıyorum. Benimle aynı dönemden geçecek, geçmiş, acaba geçer miyim diyenlere ümit olsun, neşe olsun diye yazıyorum. Okumaktan sıkılıyorum dersen de videolar çekeceğim onları izle istersen ama video başka bir zaman. 3 yazım olacak; Hamilelik ve Riskli Gebelik, Doğum ve Küvez süreci, prematüre bebeğe evde bakım süreci


İlk yazı;
1. Hamilelik ve Riskli Gebelik
Hamilelik acayip harika bulduğum, doyasıya yaşamak istediğim 41 hafta sürse yine de bitsin demeyeceğim bir dönem. Vücudun değişiyor, duyguların dalgalanıyor, büyüyen göbeğinle hayata bakış açın değişiyor. Her günün sürpriz, her günün bir diğerinden gerçekten farklı olduğunu fiili olarak izleyebildiğin zaman dilimi. Bir daha verin bir daha yaşayayım keşke de kısa yaşamasaydım..
 Ben hamilelikte daha öncede yazdığım gibi plesantamın sorunu dışında hiç bir rahatsızlık yaşamadım. Mis gibiydi, harikaydı, belki de o yüzden de kesinlikle bir daha yaşamak isterim diyebiliyorum. Ama diğer sebebi de dünya tatlısı bu evladı karnımda taşıdığımı biliyor olmak. İlk ışık buradan gelsin prematüre anneleri, evlat harika bir şey, inanılmaz güzel bir heyecan ve doygunluk. Ruhun doya doya bir hal oluyor, içine alıp tekrar sokmak istiyorsun ki bu yüzden bol bol kanguru zamanı yapacaksın :) Neyse topla gel Sibel. Harika bir evladı içinde tutuyorsun, koy elini göbeğine ver bütün enerjini bebeğine! Sadece benim bebeğim değil senin bebeğin de gerçekten harika buna da inan. Kaşını, gözünü, saçını hayal ediyorsun ve güzel olsun içine sinsin istiyorsun ama doğunca geçeceksin oraları, kokusu güzel olacak, bakışı güzel olacak, ağlaması güzel olacak hatta oh bugün kakası güzel olacak.. yani o bebek her türlü harika olacak. Senin bebeğin ya, hem de senin içinde oluştu, senin yediğin içtiğin ona kan veriyor hakikatten can veriyor.
1. Korkma tamam mı? Hisseder ????????
 Al bol bol pozitif enerji al. Hissediyor mu hissetmiyor mu bilmem gözün yaşlı çünkü korkuların büyük bir de üstüne derler "korkma sakın, üzülme sakın aman bak hisseder". Tek hissettiği sevgi buna inan! Ne olacak diye korkuyorsun ama valla geçiyor, bitiyor. "Bir şey yokmuş ya la."diye kalıveriyorsun. Korkma demeyeceğim çünkü biliyorum imkansız. Onu da yaşa ve de ki "korkuyorum kızım, korkuyorum oğlum ama bil ki seni daha görmeden sevdiğim ve sana kavuşmak için sabırsızlandığım için". Gerisini salla. Bir zahmet de hissetsin eşşek, onun için bunca endişe. Ben olsam ve benim için bu kadar endişelenildiğini bilsem mest olurum ayol. Es geç böyle konuşanları bağıra bağıra söyle evet ben korkuyorum ne var bunda! Prematüre annesi bunu sadece riskli gebeler yaşamıyor, "Ah bak,o ne güzel hamilelik geçiriyor diyorsan" olay bu değil canım kardeşim. Olay senin nasıl baktığın, sorun taşımayan ama pimpirikli anneler de her kontrole gidişinde aman bir şey çıkmasın diye endişelenebiliyor.
2. Neden hastaymış? Sebebi neymiş? Senden mi geçmiş? 
Derin nefes al bu sefer. Buna endişelenme, buna kafayı takma bunu hatta mümkünse duymazdan gel mümkün değilse al eline maşayı vur onu soranın poposuna. "Ben burada çocuğum küçük kalmış diyorum sende mi sorun diyorsun? Amacın ne?" deyiver. Yani sorun sendeyse hele o anneye yaşatılacak vijdan azabına ne demeli?
Sorun sendeyse güzel anne, senden geçecek bir şey bir hastalık buna sebep oluyorsa da Allah sana vermiş sen onunla bir güzel yaşamışsın bebeğin neden yaşamasın? Neden böyle söylüyorum çünkü sorun annedeki hastalık olabiliyor. Ben de çok şüphelenildi. Hatta doktorum kesin var sen bilmiyorsun dedi. Düşünki ben bile  bilmeden yaşamışım. Sebebini boşver, anne olsun baba olsun o bebek her ne şüphe taşıyorsa artık taşıyor geri dönüşü yok. Ve sana bu rahatsızlığı veren annene, babana kızmak geldi mi hiç içinden, aklından? Hayır! E o zaman?. Salla sebebi. (Ama olacaksa diğer çocuğun için önem al madem öğrendin).
3. Kaçıncı haftadasın? Kaç aylık oldu? Sakın 8'de doğurma. 7'de olunca daha sağlıklı oluyormuş. 
Yalaaaaaaaaaan, yalaaaaaan, Koca bir yalaaaan şarkısını gönderiyorum. İnanmayın diyenlere. Sen bebeğini ne kadar içinde tutarsan o kadar Kar! Nisan 34 değil de 33 de doğmuş olsa bambaşka bir senaryo bizi bekleyebilirdi ve sorunsuz geçen yoğun bakım dönemi bize bir sürü ameliyatlarla geri dönebilirdi. Bir yandan da kaçıncı haftada doğurduğunu önemseme. Gel gör ki kızım küvezdeyken diğer bebeklerin aileleri ile tanıştım 32,30, 28 haftalık bebekler ve  aralarında en küçüğü Nisan'dı :) Hepsi bir güzel kilo almışlar, büyümüşler. Belki bir çok sorun yaşadılar, bizim gibi sorunsuz atlatmadılar ama ben gördüğümde hepsi taburculuğa doğru gidiyordu. Her haftanın ayrı bir güzelliği var, sen o güzelliklerine odaklan. Ne kadar geç o kadar iyi mottosunu benimse ve "doğma daha var bebeğim." mesajını bebeğine gönder. Pozitif inancın etkisi olduğuna çok ama çok inanıyorum. Beynine sinyali gönderiyorsun o da plesantana. 24. haftadan itibaren bana doğuracağım söylendi ben kızımı 10 hafta içimde tuttum, düşün. Hatta ben şuan bile "Aslında doğmayacaktı ama doktorum ve eşim doğmasını istediler yoksa ben onu tutardım." diye düşünüyorum.
4. Normal olsun, erken doğumda normal doğum oluyor mu? Sezeryan mı olacaksın? aman olma.
Bizim gibi düşünen üzülen anneler için ismini değiştirmişler. Her doğum normal doğummuş, kastettiğimiz doğal doğummuş. Benim gibi her gününüzü doğal doğumu düşünerek ay ne güzel doğuracağım diyerek geçirince ya doktor nolur olmaz mı hayalim bu benim diyebiliyorsunuz. Olmayınca olmuyor arkadaşım kısmette yoksa olmuyor. Her şeyin hayırlısı olsun boşver. Çocuğun sağlıklı olduktan sonra nasıl hangi şekilde dünyaya geldiği bedeninde olan değişimden başka hiç bir şeye etki etmiyor. Ben okuduklarımdan yola çıkarak doğal doğumla doğan çocukların daha sağlıklı olduklarını bildiğimden buna kafayı takmıştım ama Allah aşkına artık kadınlar patır patır sezeryan doğuruyorlar bu kadar endişe olsa elbet bir doktor biz böyle yapıyoruz ama çocuk sorunlu olabilir derdi. Bir de bak benim yine hayalim artık yeni  yöntem var Sezeryan sonrası doğal doğum ;) Biz de ondan yaparız kardeşim. Onun hayalini kuralım, bir süre avutalım. :) "Bak, sezeryan olma tamam mı?"diye her gün başınızın etini yiyenler mesela anneler :) grubunu bir süre kulakardı et. Diğerlerine de "Benden daha çok doğurmaya istekliysen, gel doğur kardeşim, ben gidiyorum." demeyin, Boşverin. Erken doğumdan kaynaklı sezeryan olduğuna üzülüyorsan bil ki bambaşka ihitmaller var doğal doğumda. Sağlığınıza şükret. Erken doğum olup normal doğurtan doktor varsa da bize de söyleyin yayalım canım:)
5. Hareket etme bak pişman olursun.
Gittim Zeynep Kamil hastanesine ve dediler boylu boyunca yat, dinlen. İş miş unut. Heyecan yok, stres yok, hiç birşey yok kabak gibi yaşa. Neden? gerçekten çok sorguladım bunu. İnanmıyorum da etkisi olduğuna. 3 gün hastanede yattım canım çıkacak sandım. Bir daha da yatmayı reddettim onlara kalsa ben bütün hamileliğimi hastanede geçirecektim, ki gerçekten yatanlar var. Sana kalmış güzel kardeşim içinde korkusu varsa yat, kıpırdama.Ben de böyle bir endişe yoktu, temizlik de yaptım, yemek de yaptım, çarşıya da çıktım, gezmeye de gittim. He eskisi gibi değildim ve gerçekten yavaş hareket ediyordum çünkü iki hızlı adım atsam "Aman Sibel sakın, sen ne yapıyorsun?"lar kulağımda birikti. İşe gitme konusunda da temponuz benimki gibi harekete, enerjiye dayalı ise bir süre uzak durmakta fayda var. Bana kalsa yok da işte sonra toplum baskısı, vijdan azabına dönüşüyor. Şuan bile kesin yordun kendini de 34te doğdu diyen var.
6. Sakat doğacak, ölecek, beyni ne durumda belli değil?
Ah riskli gebe işte burada senin gücün devreye girecek.. Çünkü inanılmaz olaylar dönüyor tıp dünyasında. Yaşadım biliyorum her doktor farklı konuşabiliyor ve hiç biri gerçek olmayabiliyor. Örnek ben ve örnek duyduğum bir çok gebe. Nisan için trisomi 18/13 riski çok yüksek dediler, yani ölü doğum,bazen nefes alamıyor  olabilir dediler, beyni oksijensiz kalıyor olabilir dediler, artık kendi yağından yiyor dediler yani dediler de dediler hangi birine inanacağımı şaşırdım. Hepsinin ortak noktası plesantamın bozuk olduğuydu çok şükür. Bazı doktorlar da direk isim vereyim Bülent Aydoğan çocuk bozuk ondan plesantan bozulmuş dedi mesela.  Ne olur hemen benimsemeyin, boşverin, inanmayın. Mucizelere inanın. Böyle sorunları duydukça ne kadar güçlendiğinize doktorlar size korkunç şeyler söylerken siz nasıl da dimdik durarak gülebildiğinize şaşacaksınız. Bu arada hiç ağlamıyor şen şakrak geziniyor değilsin merak etme, dediğim gibi korkunu yaşa rahatlamak için ağla mesela ben en çok tuvalette bağıra bağıra ağladım sonra da oh be deyip sokağa çıktım.
6. Bu bir tavsiye'
Benim gibi riskli gebeliğin kesinse, her an doğum ihtimalin var ise sana verebileceğim tek tavsiye
anın tadını çıkar. Her an her şey olabilir sen sadece andaki durumuna odaklan. Geleceği düşünmekle aman eyvah acaba neler yaşayacağım diye merak etmekle anımızı yaşayamaz olduk. Hele de bizim gibi durumların içindekiler anının keyfini çıkarmadıkça endişelerde kaybolup giderler. Çocuğunun sağlıklı olduğunu duyduğun hayali kur,kalan her şeyi boş ver. Önemli olan kavuşmak ne zaman olduğu sorun değil. Burada geç olsun güç olmasın diyelim. Ben en çok doğumda kucağıma alacağımın hayalini kurdum ve yaşadığım en büyük hayalkırıklığı; doğumda uyuyacağımı lokal olamayacağını söylemeleriydi. O zaman yeter ki bebeğimi kucağıma koyun bari  uyusam da kokusu kalır dedim ama koku filan almadım :D. Şimdi çok da güzel anılarım var küvez ve biz olarak saklı. Zaman geçiyor ve arkaya bakınca oh be diyorsun. O gün elbet geliyor. Buna inan. Doğum günü için yapılan bir ton mevzu var, kapı süslemesi, içeri süslemesi, misafir karşılaması. Benim zaten bunlara dayalı hiç bir hayalim yoktu. Süs insanı olmadığım için hiç düşünmedim. Eğer ki isteğin var ise yapmaktan çekinme bebeğin o odada yok diye seni doğurmadın saymayacaklar. Bir kere hastanede küvez bölümüne gelen bir akraba grubu "biz de geldik sanki normal doğum olmuş gibi." dedi. korkunç bir bakış açısı ama hislerini biliyor olsalardı böyle konuşmazlardı. Sen hislerini doya doya yaşa kapını da süsle, gönlünü de. O heyecana onlar da girecekler merak etme.
                              Evladın seni çok  daha güçlü bir kadına dönüştürüyor, unutma.
                                           Sağlıcakla kalın yavrulu analar.


29 Ocak 2018 Pazartesi

Hamile Fotoğraf Çekimi


Bütün hamilelik sürecini sizinle paylaşacaktım benden kurtulamayacaktınız!
Selam selam kocaman Merhaba!
Yine ne yazacak bu kız derseniz çok da yazım yok size :) Bu sefer fotoğraf hazırladım.
Hamileler neden fotoğraf çektirir diyorsanız, ne işim olur hamile zamanlarımla diyorsanız bence bir daha düşünün derim. Önemli olan kilo değil bedeninizde iki kalp olması... İnanılacak gibi değil ama gerçek. İçinizde atan iki tane kalp bulunuyor. Yazarken bile garip oluyorum. Gerçekten mucizevi bir olay... Bu olaydan da anı bırakmamak ancak pişmanlık olur.
 Biz de düşündük acaba nasıl bir anı kalsa? Direk bu olaya giriştiğimde de böyle anlamlı fotoğraflar biriktirebilir miydim bilmiyorum. Anaokulunda kullandığım Pinterest uygulamasının faydalarını hamilelik hayatımda da gördüm :) Biraz oralardan ilham aldık diyelim. Burada kendi fotoğraflarımdan çok ilham aldıklarımı paylaşacağım. Ben onlar kadar estetik duramıyorum da :)




Öncelikle kır çiçeklerin arasında beyazlar içerisinde bir anne yok burada. Baktıklarım arasında da yoktu. Neden? diyecek olursanız kış mevsimindeyiz de o yüzden :) Yoksa bence diğerleri de gayet anlamlı ve güzel duruyor.  Benim fotoğraflarımda olay biraz daha ışıkta ve karanlıkta. İkisinin harika birleşiminde.... 


Tarzıma gelecek olursak, tarzım pop artmış. Ben kendimi sürreal sanıyordum ama sanattan anlayan canım Edam düzeltti. Fotoğrafları eşim çekti.. Zaten hep ona çektiriyordum :) Harcanıyordu bizim evde :)  Şimdilik bizimkileri geçelim çekebileceklerinize gelelim...


Çok sade ve güzel bir fotoğraf bu. Yani kız da güzel şimdi:) Olayımız o tosun göbek olduğu için gayet uygun bir fotoğraf.


Işığı iyi ayarlayınca çok hoş oluyor gerçekten. Hiç beklemediğiniz fotoğraflarınız olabiliyor. Hayvanı olan kişilerin çekebileceği harika bir fotoğraf.


Bence çiçek aksesuarı her yere güzel gittiği gibi hamile fotoğraflarına da acayip yakışıyor. Sonuçta bebeklerin kendisi de bir tohum...


Bu da görseli kuvvetli ve basit bir fotoğraf. Tek yapman gereken el hareketi. Benim gibi parmakların kalp yapmaya elverişli değilse boşver sen top yap :)


Aslında hiç bir şey yapmadan dursan da oluyor işte. Mucizenin gerçekliği düpedüz ortada.... Aslında fotoğraf çkimi yapılırken annenin hareketleri iyi yakalansa çok daha anlamlı oluyor. Doğal hareketler ister istemez bünyede bulunan değişikliği yansıtıyor.



Çiftli fotoğraflar en sıcakları... Biz tripot olmadığı için yapamadık ama alacağım en kısa zamanda çünkü lazım :) Bebek geliyoooor. 



Hamile fotoğraflarında sadece anne olması olmaz. Sonuçta bebek tek kişi ile olmadı, herkes biliyor :)
Hatıralarda babanın da yeri olmalı. Her halimize katlandıkları da unutulmamalı.  



Eşimle nasıl poz verebilirim ki dediğinde de al sana en güzelinden....



Kalbi kendi yapamayanların eşiyle yapması da mümkün :)


Nisan Hanım ve Benden şimdilik bu kadar .... 


11 Ocak 2018 Perşembe

Bizim çocuğun odası nasıl olsa?

Bir güzel selam olsun insanlara, Umutlu bir ana yeşeriyor her gün burada :)  Biz kocaman olduk 29lara vardık hemen de size oda detayları ile gelelim dedik.


Bebek bekleyenler, oda yapmak isteyenler, oda düşünenlere fikir olsun diye geldim. İnternette araştırdığım, hem çocuğun sağlığı için en doğru yolları hem de benim için en rahat olanları bulmaya çalıştım. Ben daha hiç bir şeyini almadım. Sizden de fikir gelirse önemser değiştiririm  diye önce paylaşayım dedim.




Öncelikle bebeğin ilk günleri, ilk zamanları hatta ilk senesi bizimle olacak, yanımızda bitmesi gerekecek o yüzden de yatağa yapışabilecek modelleri tercih etmek en mantıklısı :) Bu chicco'nun en popüler next to me modeli. Bence acayip mantıklı. Sallanabilir de ayarlanabiliyor, boyu da yatağınızın boyuna göre değişebiliyor. Kılıfı da yıkanabiliyor, üstelik çocuğun kusması durumları düşünülerek yan pozisyonda da tutulabiliyor filan.


Bir de ahşap modeller var, marangozlarda yaptırabileceğiniz. Bunlar da olabilir bence. Benim nedense oldum olası beşiklere takıntım vardı. Çocuklar içinde hapis oluyor gibi geliyor o yüzden açık modeller her zaman daha çok ilgimi çekti. Öyle dört bir yanı kapalı yatakta çocuk parmaklıklar arasında kalmış gibi geliyor. Bir tarafının açık olması çok daha mantıklı. Tabi dönmeye başladığı zaman yataktan yuvarlanabilir. Zaten bu yüzden her yanını kapatıyorlar.  Ama olsun onun da çaresini buluruz. 


Çocuğu odasına, yatağına hazırlama durumuna geçtiğimizde de yine beşik kullanmak istemeyen bir deliydim ben. Montessori yatakları ile kafayı bozdum. Zaten beşiklerin gerçekten sağlıklı olmadıklarını düşünüyorum. Bilimsel verim var mı hayır . :) Beşiğin dışındakiler bir risk olarak düşünülüyor. Özellikle 6. ay sonrası yani dönme işlemleri ile gelişen bebek hareketleri riski. Nisan Hanım gelene kadar hazırlamak istediğim oda bu şekilde.  Bebek haberini aldığımız ilk günden beri oda bakıyorum. Yer yatağını da ilk ben düşündüm sanıyordum meğersem Montessori teyzem bu yatağı keşfedeli yıllar olmuş.
Bebek odası yer yatağı şeklinde arattığım modelin Montessori yatak diye adı bile varmış. Aslında tam Türklerin çıkaracağı yatak türüydü ama neyse kaçırmışız fırsatı.  


Tabii bu yatağın zor yanları var. Annenin beli! Eğilip, kalkmak mesele. Ama bir de şurdan düşünün akşam uyuturken, hop uzan yanına mis uyut kalk git odana.  Ya da kaldır adamı, belim ağrıyor indirirken kaldırırken de bakıversin azıcık :)


Diğer bir tehlike de çocuğun yere düşmesi, orada uyuyakalması, ya da sizin karanlıkta çocuğun üstüne basmanız. İyice abarttım. Neyse işte tehlikeli olabiliyor dediler.


Gel gör ki korumalık yerine yuvarlak minderler çok daha cici bir çözüm olmuş. Bu kadar da yuvarlanabiliyorsa kalksın yanımıza gelsin canım diyoruz. 
       Düşme tehlikesi için genelde korumalık yapılmış yatak yanlarına ama bence oradan çıkmaları çok daha kolay ve mesafe oluştuğu için darbe etkisi daha olası.



En olmadı koy yere pufidik postları olay çözülsün. Yumuşak postlarda uyumak daha bile iyi olabilir onun için :)



Odanın diğer ürünlerine gelince, her yerde sevdiğim gibi bebek odası da sade olmalı. İçinde dolaplar, şifonyerler, çocuğun alanını kısıtlamamalı. 


Sadece yatakla kalmayacak mecburen giysilerini koyacağımız bir ürün gerekli. Ben şifonyerden yanayım. Evimin her yeri zaten ikea olduğu için hemen onu da ikeadan arattım. 
Al sana mis gibi şifonyer. Hem çok genişler hem de ferah. Her şeyi sığdırırsın. Benim kendi dolaplarım da ikeadan. Kullanımı da çok rahat oluyor. Farklı renkleri de var. Mesela benimkiler ahşap ama ahşabı daha çok yetişkin odalarına yakıştırıyorum. Bebek eşyaları beyaz olmalı gibi bir algı var. O yüzden benim tercihim beyazdan yana. 


Bebek odasına temel eşyalar dışında olmazsa olmazlar var benim için Mesela ayna. 
1. Aynanın  bebeklerin beyin gelişimine harika etkileri oluyor. Beyinde bir ben daha oluşmasına, hareketlerine odaklanmasına, ışık yansımasının nasıl olduğuna ayna sayesinde varıyor , bir çok etkiyi ayna sayesinde fark edebiliyor. Ama dikkat edin ayna ile tanışma da önem taşıyor. Mutlu bir zamanında göstermek en önemlisi. Büyüklerimiz maalesef aynaya bakmayı hiç de doğru bulmuyor. Ama onlar eskidenmiş boşverin :) Korkularınızı atın bir köşeye. Aynadan canavar çıkmayacak merak etmeyin :)

 2. Kitaplar.
Okul öncesi mezunu olduğumu bilmeyen kalmamıştır artık. O yüzden aslında kızıma daha faydalı bir anne olmam beklenilesi. Herkesin bildiği ama okul öncecilerin  pozitif sonuçlarını çok net görebildiği alanlar kitaplar. Bebekler kitaptan ne anlar modunda insanlar azaldı. Ama düşünenler de var.  Kitap olsun aman çocuğumun kitaplığı da var densin diyenler de kitapları üç metre yukarı koyanlar oluyor. Kitap değerlidir, güzeldir ama dokunmadıkça, görmedikçe ne anlamı var?


Bebekler için de bu söz geçerli. Bebeklerin de ağzına bir güzel sokabildikleri, elinde sıkıştırabildikleri bez kitapları oluyor. Yatağının içinde bu tarz kitaplar durabilecekken, göz hizasında da biraz daha büyüdüğünde inceleyebileceği kitapları olması gerekiyor. Kalın mukavva olmalarına dikkat etmek bence yeterli. Diğerlerini yırtması an meselesi. Bebek olması kitaba dokunmayacağı anlamına gelmiyor. Tabii ki sizinle birlikte dokunabilir, inceleyebilir. Ağzına götürmeye kalktığında nazik hareketlerle ilgisi dağıtılabilir. 

Her gece, sabah, bebeğin en uygun olduğu zamanlarda sizin okuyacağınız kitaplarınız olması gerekiyor. Nasıl okuduğunuz içinde ne yazdığından çok daha önemli. Heyecanınız, ses tonunuz, yanında kullandığınız kuklalarınız, çıkardığınız taklit sesleriniz bunlar hep bebeğinizin kitaba alışmasına, kitapların ilgi çekici bir şey olduğu fikrine kapılmasına ve arzulamasına sebebiyet verecek ipuçları oluyor. 

Hayal gücünü geliştirebileceğiniz, mutlu bir çocuk yetiştirebileceğiniz, duygularını kontrol edebilmeyi daha kolay öğretebileceğiniz bir araç kitaplar. En önemli husus ise göz hizasında ve erişebilecekleri yerde durmaları. Emekleyip buraya gelebilecek çocuk en az 9 aylık olur. O  zamanda bu kitapları ellemesinde hiç bir sakınca olmaz. Rahat olun. Yırtılan kitap da olsa beynine attığınız bir nöronun giden 15liradan çok daha büyük etkileri var. 

Şimdilik öneriler bu şekilde.. Daha çok örnek bulduğumda paylaşılacaklar listesine girecek.
Mutlu kalın, sağlıklı kalın, bir dolu kitaplı günlere....