31 Ağustos 2015 Pazartesi

Gençliğe Bu Yazım! "ERKAN OĞUR"

Merhaba gençliğim ve benden de genç olanlar,
Bu sefer kızgın geldim yazmaya bilesiniz.
Hafta sonu, sevdiceğimi çok uzaklara göndermeden önce bir enerjimizi atalım diye  Birgünlük Festival'e katıldık. Barış için gelen sanatçılara da ayrıca hayranlık duyduk. Çok güzel, eğlenceli ve dozunda bir festivaldi ama ben çok üzgün ayrıldım, yoğun duygularla eyvah umutsuzluk hissediyorum galiba dedim. Niye mi?
Her sanatçıya belli süre vermişler ard arda çıkıyorlar sıra Bülent Ortaçgil'e gelmiş biz de oturmuş bekliyoruz  çıkmasını, hatta çıktığını elleri belinde birşeyler söylediğini de görüyorum ama aa adam orada diye sakince karşılamaktan başka bir şey yapmıyorum, neyse bir ayağa kalkalım diyorum ki ne göreyim sol arkaya Erkan Oğur geçmiş oturmuş, eline kendi tasarladığı gitarını almış bakınıyor. İnanamadım, böylesine mükemmel bir sanatçıyı nasıl onurlandırmazlar diye düşündüm kaldım, sonra Bülent Ortaçgil'i gördüler ve bir bağırma koptu Bülent diye o zaman daha da kızmaya başladım, yahu orada koskoca Erkan Oğur oturuyor bu nasıl bir kitle dedim. Üzüldüm, umutsuzlandım hemen yazmalıyım hemen tanıtmalıyım bu Üstadı dedim. Çünkü orada inanılmaz büyük bir kitle vardı ve Bu yüce sanatçı tanınıyor olsa kesinlikle bir şekilde gösterirlerdi gerçi çok küçük bir ses birikimi oldu ortalara doğru ama geçici oldu gitti. Belki de kitle çok saygılıdır başkasının konserinde Erkan Ustayı onurlandırarak onu utandırırız diye düşündüler dedim. O kadar iyimser düşünüyorum şuan napayım.
Şimdi gençlik niye tanımanızı istiyorum Erkan Oğur'u anlatayım. Türkü hastası bir insanım diye mi? Hayır. Çok daha güzel anlamları var bu adamın.
* Kaliteli bir sanatçıdır,
* Olgun bir sanatçıdır.
* Acayip bilgili bir sanatçıdır.
* Yetkin bir sanatçıdır.
* Yetenekli bir sanatçıdır.
* Doğuştan sanatçıdır.
* Hayatınıza anlam yükleyecek bir sanatçıdır.
* Huzur katan huzur yayan huzur bulan bir sanatçıdır.
* Eğitimli bir sanatçıdır.
* Egosuz bir sanatçıdır.
* Yenilikçi bir sanatçıdır.
* Üretken bir sanatçıdır.
* Özgün bir sanatçıdır.
*  Perdesiz gitarı icat eden bir sanatçıdır.
*  Türkülerin hikayelerini bilen ve hissederek söyleyen bir sanatçıdır.
* Sesi billur düzeyde bir sanatçıdır.
* Mizahı kuvvetli bir sanatçıdır.
* Kendine ait çalgıları olan bir sanatçıdır.
* Türkü sanatçısıdır ama Jaz, Rock ve Pop müzik türlerini harmanlayabilen ve ayrı ayrı çalabilen Türkiyedeki tek sanatçıdır.
* Gösterişten uzak olan hatta gösterişi sevmeyen bir sanatçıdır.
* Kendini gerçekleştiren bir sanatçıdır.
* Bilgelik yayan bir sanatçıdır.
* Canlı dinlemeden de üstadlığını
anlayabileceğiniz ama canlı dinleyince kopamayacağınız bir sanatçıdır.
* Keman, gitar, mandolin,cümbüş, saz, bağlama, kopuz gibi binbir türlü enstrümanı çalabilen bir sanatçıdır.
* Fani dünyada kimseyi abartmaya gerek yok gözüyle bakan tam olarak abartılası bir insandır.
* Hani bizler yaptığı ile söylediği bir olmayan insanlarız ya en azından ben, ama Erkan Oğur tam ne söylüyorsa onu yapan bir sanatçıdır.
* Her daim kendi gibi kaliteli sanatçılarla çalan ve söyleyen bir sanatçıdır.
* Yarim senden Ayrılalı şarkısıyla Fuat'ın kalbimi çalmasına sebebiyet veren sanatçıdır.
* Anlat anlat bitmeyen bir sanatçıdır.
* Bir müzisyen, bir yorumcu, musiki takipçisi, iki kız babasıdır.
* Doğru kelimelerin bulunmadığı yüce bir karaktere ve işlere sahiptir.

"Nefsime hakim olamayıp düzenlemeler yaptım ama niyet iyidir, dürüsttür, sevgi doludur" diyen ve Osman Genç'in deyimiyle Müziğin atomlarını parçalayan titiz bir sanatçıdır.

                                         2013 yılında  Okulumuza geldiklerinde (İsmail Hakkı Demircioğlu) Kendilerine duyduğum hayranlığın haddi hesabı yoktu istedim ki o güzel konseri sizlerde dinleyin, izleyin, yaşayın inşallah.

Pencereden Kar Geliyor


                                                                 Sevdanın Yolları


                                                             Bülbülüm Altın Kafeste

İyi dinlemeler...

Erkan Oğur hayranının adına hazırladığı site; http://www.kopuzdede.com/
Her şeyi bulmanız mümkün.


-Şu kısa ömrünüze ne kattın diye sorarlarsa Erkan Oğur katmış olmak pek bir değerlidir ona göre güzel gençlik. -


15 Ağustos 2015 Cumartesi

Sevdiğini Şımartmak

Merhaba ilişkiler dünyası,
Kadın olunca veryansın tutacağın zaman dilimleri artiriyor be gülüm ben sana diyim. İyimser de olamıyacağım kusura da kalma.
Erkekler ve kadınlar ayrı yörüngede birbirini kovalamaya çalışan farklı yaratıklar önce bunu kabul edesin tamam mı, eğer bunu kabul ediyorsan okey hayat sana ve beklentilerine daha kolay ama bunu kabul edemeyen, içselleştiremeyen  benim gibi beyinlere ise durmadan tekerlek döndürmece, durmadan makara sarmaca.
Şimdi başa sarıyorum.
Erkek-kadın iliskileri pek bir zor peki neden? Bence yanıt çok basit sevdiğinin ya da sadece sevginin değerini bilmeme, gösterememe, yaşayamama. İnan inanma ama ilişkiler böyle.  Zor geliyor erkeklere seni seviyorum demek. Var canım bahaneleri sakız mı yapacak sevdasını dillere. İçine gömülü kalacak sevda kelimeleri yuzeyde ayıp durmasınlar diye. Var tabii dereceleri de. Kimi gelir sevdigini söyleyemez kimi gelir sevdigini söyler ama gösteremez. Sonra bakar dururlar ne oldu da bitti diye.Sevdigini şımartan sevdiğini dillendiren sevmekten gocunmayan bir insan varsa hayatında hii sarıl ki ne sarıl ona. Çok ama çok az bu egosunu, dunyasini arkaya alip sevdigine açan dunyasini demis ola. Arada geliyor nasihatlik halleri affola.
*Sözüm meclisten dışarı hâşâ!*

14 Ağustos 2015 Cuma

Büyümeye Dair...

Büyümek,
İstemeden büyümek,
İsteyerek büyümek,
Saçma sapan günlük telaşlara kapılarak büyümek, yaşaya yaşaya büyümek,
öyle karışık kavramlar geziniyor ki kafamda.  En çok kurcalayanı ise gelecek, büyüyecek olmak, büyüyeceksin diye gerçekleşmesi gereken standartları gerçekleştirmek, kimisi için gönül atmak, kimisi için tereddüt etmek daha doğrusu korkmak. İki şey söylenir yarayacak diye bünyene; biri anlatmak biri düşünmek. Gerçek değil bu, özellikle bu ikisi insanı bir başka yapıyor ve bu ikisi bakışını çıkmaz sokaklara sokuyor. Varsa benden istenen bir tavsiye ardımdan gelen yaşlara söyledim gitti ikisini. Öyle derin derin enli boylu karışma ne duygulara ne olaylara. Bir fikrin, bir inancın bir yolun olsun elbette uğrunda savaştığın, aidiyetlik kazandığın ama hayat öyle uzun uzadıya ne yapsam ya diye düşüneceğin kadar boş değil ve düşünmek de uzun uzadıya anlatmak da denilen gibi derde deva durumunda değil. Kadere inanmaksa sahip olduğun en güzel cilve. İster senin de seçimlerin olsun hatalarında ister sahipsiz kalsın kalanlar. Yürü oradan sen ;). Zaten kapılacaksan bir rüzgara kaptırıyor seni dünya. Yani büyüyeceksen öylesine değil hadi bugün de geçti diye değil ya da onu mu yapsam bunu mu yapsam diye değil anını yaşaya yaşaya büyü yani isteyerek büyü fazla düşünmeden seçtim seni pikachu diyerek büyü, yürek sesindeki ile büyü..

13 Ağustos 2015 Perşembe

İyi ki Doğdun Berrin...





Teyzemle tatile gitme kararı aldığım an aklıma gelmişti bu fotoğraflar. Anne-Kız ikilisini ne kadar sevdiğimi anlatmaya gerek görmüyorum bilen biliyor zaten. Fotoğrafları da sevgimi anlatmak için çekmedim doğal olarak. Başka bir şey vardı anlatmak istediğim o da Ayakta kalmak! Bir Kadın olarak ayakta durmak, bir Anne olarak ayakta durmak ve Bekar bir Anne olarak ayakta durmak. 


Şimdi önce sizden bir Maşallah çekmenizi istiyorum çünkü bu anne kızın en belirgin özelliği efsane güzel olmaları. Çektiysek hikayemize geçiyorum. Bekar Annelikten başlayacağım. Koyduğunuz sıfatların nerelere doldurmaya çalışsanız da sığmadığı bir anne ve kızı fotoğrafları koyarak. 


Bazı aşklar engel olmaya çalışsanız da mesafe sokmaya çalışsanız da kafa karıştırmaya çalışsanız da laf dinlemez. Bulur evrendeki ve ruhtaki yerini. Berrin ve Alya aşkı gibi birçok anne ve kızında olduğu gibi. O yüzden bekar bir anne diyorsak dikkatli olacağız o aşkın bağlarını yıpratmamaya, o duyguların verdiği yolları kirletmemeye. Çok kapalı olduysa açayım ben bu işi. "Sen artık bekar bir annesin", "Artık çocuklu ve bekarsın", cümle tiplerinin devamından  ne bekliyorsanız ondan bahsediyorum.  


Çocuklu olmak fani dünyada sahip olduğunuz en güzel nimetken arkada duran Alya'nın Teyzeme verdiği huzuru, gururu ve güzelliği sildirmeye çalışan anlamları içeriyor o bekarlı cümleler. 


 Bir çok ailede yaygın olan anneye yüklenen anlam ve içeriklerin babayla aile kurumu içerisinde eşleşmediğini bilse de aile kavramını ortaya koyan toplumun oluşturduğu yapıda birlik değil de baba bir yere anne bir yere gerçeğini herkes görse de eksiklik bulunup söylenecek ya konuşulacak  bekar anne olmak.  Farklı görülecek her zaman çocuklu ve bekar olmak sanki baba olan evlerde işler yarı yarıya ilerliyor, ocak sıcacık yemeklerle pişip evin ruhu aşkla besleniyor gibi. Çocuğun sorumluluğu,
evin sorumluluğu, hatta evliliğin sorumluluğu bireylerce paylaşılıyor da bir anne bekar kaldığında eyvah şimdi o sorumluluklar nasıl yürütülüyor gibi.



Hadi daha uzatmayayım Türkiye'nin mükemmel aile tablosunda bekar kalmanın nasılda sizler için sevilmediği konusunu. Diyeyim diyeceğimi artık. Anne olarak ayakta kalabilen bir kadından bahsediyordum ben. Biçtiğiniz rollerin de,olmasını  beklediğiniz engellerin de üstesinden gelmenin yani anne olarak ayakta kalabilmenin yolunu gösterecektim size Berrin'de gördüğüm kadarıyla;
Sorumluluğunun farkında olmak ve size rağmen dimdik durmak.


Hatta size rağmen, çocuklu olmanın haricinde bir birey yani bir Kadın olduğunu göstermek.



Mesela güzel olmak, 
baya baya biçimli olmak,
yetenekli olmak,
asil olmak,
bakımlı olmak, 


Mutlu olmak ve mutlu edebilmek,


Hem Kadın deyince aklınıza gelen manaları içerebilmek hem de Anne olabilmek. 


Ben de bu bekar anneliğin tabusunu yıkmak için hazırladım bu fotoğrafları. Kimler başarıyor nasıl oluyor bilmiyorum ben sadece teyzeme İyi ki Doğdun Berrin demek istiyorum. Biraz da doğum günü hediyesi gibi sunmak istiyorum aslında zaten onlara ait olan benim sadece dışarıdan görebilmesini istediğim hem anne, hem kadın hem de bir bekar olarak nasıl başarılı olduğunu gösteren fotoğraflarını.



Konsept fotoğraf olarak nitelendirilseler de benim amacım anlattığım gibi farklıydı. Hem teyzemi yansıtacak hem Alya'yı. Alya'nın sevdikleri de olacak teyzemin sevdikleri de ve sahte fotoğrafları gerçek anlar gibi gösterip sunmak yerine gerçeği fotoğraflarla ölümsüz kılmaktı istediğim.


Bu da ancak onlar hakkında bir şeyler bilmek yani gerçekte ne var diye bakmaktan geçiyordu ve malzemelerim hemen oluştu;


                                                                              Kitaplar!


Teyzemin okumaktan en zevk aldığı kitap ve Alya için en sevdiği oyuncak.



Kalanı da ana elemanlara uyum sağlayacak aksesuarlar.




Başka bir şeye ihtiyaç zaten yok böylesine büyüleci güzellikleri olduktan sonra. Maşallah.

Annelikte ve  Kadınlıkta böylesine  ayakta durabildiğin ve başarılı olduğun için tekrar tebrik ediyorum teyzoş seni. İyi ki doğdun İyi ki varsın Berrin!

Tabuları yıkabilecek daha nice kadınların doğması dileğimle.
22.08 Berrin Korkmaz'ın Doğumuna.

6 Ağustos 2015 Perşembe

Alaçatı'da bir İnci... "Vodina Otel"


Merhaba yaz mevsimi,
Tatili, güneşi, koruyucu kremleri, minileri  görmenin en makul zamanları..
Ben de deniz, kum, güneş üçlüsüne bulanıp tatile çıkmaya karar verdim ve kuzenim Berrin yani"teyzoş" ile Alaçatı'ya gittim.
Alaçatı'da neler yapılır, nasıl bir yerdir, neler yenir, neden bu kadar ünlüdür falan filan hepsinden ayrıca bahsedeceğim ama başlangıcım  Vodina Otel olacak.
Bilen bilir tatilde kalacağım mekan en son oteldir benim için, sevmem o konsepti, şu yaşıma kadar da bir tane bile h/otelde kalmış değilim tatil yapacağım diye. Sebebi neydi ki diyecek olursanız; hizmet sektörü. Hoşlanmıyorum insanların çalıştırılması fikrine, oradaki resmi duruşlara, zorunlu iş saati  doldurmacalarına. Hep pansiyonda ya da kiralık evlerde kalmayı tercih ettim sadece öyle çalışanları görmemek, onları rahatsız etmemek için, kendi halinde işini halleden teyzoşların evleri daha huzurlu etti beni. Hiç tanımadığın birinin senin odanı temizlemesi, eşyalarını toplaması, taşıması filan neden bilmiyorum ama rahatsız ediyor duygularımı. İşte bu yüzden hiç otel tercih etmedim ben. Teyzoş tatil için beni seçtiğinde de dile getirmedim otel rahatsızlığımı çünkü o en çok oteli sevmişti, ne kadar rahat ve samimi olduklarını söyledi ben de iyi bakalım gidelim dedim ve geçtim kapitalizm kurbanı çalışanları.
 Otele girdik ve başlıyorum;



1.gol; Kıyafetler. Seni, senden başkası alt ya da üst ama bir başkası gösteren kıyafet farkı yoktu ortada. Otel ailesi tişört, kot, spor ayakkabı şeklinde günlük kıyafetleri ile dolaşıyor, sen de demiyorsun çalışan bu diye. Hissetmiyorsun yani o insanların çalışıyor olduklarını.

2.gol: İnsan ilişkileri. Teyzem de, ben de bence bizim sülale de, biraz fazla güleçiz :) ama genelde de karşılığında sade bir tebessüm görür yine safoz yerine konduk der geçeriz. Ama bu otelde onlar da bizimle güldüler, hatta fazla güleçliğimize, sağda solda kikirdemelerimize, otelin her bir köşesini arşınlama çabalarımıza da ailenden biri nasıl karşılık verirse onlar da öyle karşılık verdiler. Özellikle Tayfun Bey bize iyi dayandı :)

3.gol: Sınırsız destek. Bir ihtiyacın olur tabii ki normaldir resepsiyona gidersin, sorarsın filan fix işlemler değil mi? Zaten Vodina bir otel değil bir aile ortamı o yüzden resepsiyon diye düşünemiyorum bile ben Tayfun Bey'i, Cumhur Bey'i. Neyse demek istediğim resepsiyon size bir numara verir, birini önerir filan öyle ilerler işler  ya Vodina' da halletmek için onlar koştururlar :)

Anlayacağınız resmiyetten uzak, samimi ve alabildiğine gülen yüzler görebileceğiniz bir yuva yaratmışlar adeta. Tabii yayılan bu havanın en büyük etkeni, bütün kadronun çok genç olması :) İşletmecisinden tut çalışanına kadar herkesin Çanakkale bağlarından kopması da bence ikinci büyük etken.
Bu 3 gol bende burası bir otel değil hani kendi evindesin ve dinleniyorsun hissini yarattı. Çalışanların da Vodina ile hizmet bağı değil gönül bağı olduğunu hissetmemeniz elde değil.
Gelelim Fiziki şartlara;
Alaçatı'nın kendisini düşündüğünüzde zaten afet bir mahalle olduğu için yüzünü solduracak bir mekan beklemek olanaksız.



En son Mardin'in sokaklarına aşık olmuştum şimdi Alaçatı'ya. Bence Alaçatı da Mardin'in modern hali. Gördüğün gibi taşlarla dekore edilmiş odaları ve kendisi.



 Alaçatı'yı yansıtan taş ev ambiyansı sizi modern mekanda değil de doğal bir ortamda mesela mağarada kalıyormuşsunuz hissini yaşatıyor. Vodina'nın biraz daha eksik yanı belki de modernleşmeye fazla kaçması:) Ya da beni otel görünümünün sıkmasından kaynaklı. :)


Biraz geç öğrendiğim o yüzden de kullanamadığım çok güzel bir özelliği var bu otelin. Bisikletleri var! Asıl şunları gördüğümde ben buraya seneye de gelirim dedim :) Kim nasıl düşündüyse harika düşünmüş. 


Havuzu da var plajlar çok kalabalıksa bir güzel dinlenebileceğiniz. 
Kalabalıktan hoşlanmadığım için sadece pazar günümüzü havuza ayırdık  ve hiç de plajı aratmadı.
Gün boyu havuz alanında efsane müzikler çalıyor siz de havuza girip benim gibi kendinize bir köşe seçip kafanızı yaslayıp hem güneşi hisseder hem de müziği yudumlayabilirsiniz.
Biraz  ruhlarını ve huzurunu tadabilmeniz için gün boyu çalan müzikleri sizler için rica ettim, ışık hızıyla gönderdiler :) Hepsini ekledim, linkleri mevcut lütfen bir dinleyin ve hayal etmeye çalışın. Sonra da Vodina'nın sayfasına girmeyi unutmayın:)


Diğer bir efsanesi de kahvaltısı, Serpme kahvaltı sunuyorlar ve masanızı donatıyorlar. Mine ve Sevil Hanım'ın sabah sabah şişik yüzlerinize bin bir sevecenlikle selam vermesi de kahvaltılarının üstüne bomba etkisi;) 


Vodina'nın,  Alaçatı'nın ünlü plajlarına, caddesine, yel değirmenlerine, evlerine, barlarına yakınlığı da artı efsanelerden. 

Bir de son olarak Otel için özel üretilen İmroza Sabunlarından almayı kesinlikle unutmayın.


Düşün ki benim bütün odam sadece bir tanesi ile -jojoba- mükemmel ferah kokuyor şuan.


Güzel fotoğraflarınızın da olacağı kareleri de var daha neyi olsun?



Diyeceğim o ki Alaçatı'ya kesinlikle gidin, eğer kalacaksanız da kesinlikle Vodina'yı tercih edin niye mi??? 10 numara 10 yıldız veriyorum insanlıklarına, karakterlerine ve huzurlarına da ondan.

Müzikleri

İyi dinlemeceler....

Bizim de yaşadığımıza dair üç beş fotoyla güle güle diyorum.

                                                  Kahvaltısında kendinden geçenler ;)

Bir de odasında kendinden geçenler.



Birer tane de bahçede var :)