Üzülerek söylüyorum ki artık bloğumu yazamıyorum ama bu demek değil ki yazmayacağım. O yüzden takipte kalın:) Hem neden yazamadığımı hem de biraz kendi çalışma hayatımı anlatmak istedim hazır fırsat yaratabilmişken...
Bilen biliyor ki ben ömrümü çocuklarla geçirdim, nasıl mı ? Önce Kız Meslek Lisesi'ne gittim kuzenim canım, dostum, içimin ayrı tarifsiz bir parçası Özlemim de oraya gidecek diye. Çok sevmemiştim işi ama çocuklarla olmayı acayip sevdim. Eğlenmek, şımarmak, duygusal olmak, şakalaşmak ve saf olmak benim iş tanımlarıma daha o zaman girmişti. Yan işler yani planlar, hazırlıklar, programlamalar, değerlendirmeler filan ise tabii ki arka planda kalan yapmasam daha iyi galiba dedirtebilecek iş özelliği olarak not edildi. Hedef buya tuttuk Hacettepe olsun diye çalıştık, didindik sonra da ailemiz istemiyor denizsiz memleketi diye İstanbulda kalalım dedik ve Boğaziçi ile yollarımız kesişti. Bunu da beni tanıyan çoğu kişi bilir, istememiştim Boğaziçini. Bir defa adı beni soğutuyordu ne saçma başka isim mi bulamamışlar hiç prestijli gelmiyor kulağıma hisleri yoğunluktaydı ama biz öyle Fen Lisesi bebeleri gibi öğretmenleri ile okul okul üniversite gezdirilen şunun bu güzel yanı bunun bu artist yanı var açıklamaları ile beyin deposu yapılan şanslı bireylerden değildik. Orta ve fakire yakın kesim olarak elinde ne varsa oraya gidecek ve dur bakayım neresi nedir gibi sorgulamaları ancak kazanabildikten sonra yapmayı akıl edecek erişkinlikteydik. Ben de tuttum arkadaşımı gittim okula ve görünce ay ben burayı mı istememişim bendeki de ne özgüvenmiş dedim ve kaderin cilvesine küçük bir minnet ettim. Sonra sonra nimetleri fark ede fark ede Amaniiin ben nerelere gelmişim oldum. :) Bu basit ve sıradan bir açıklaması üniciğimin önceden övenlere ne abarttılar be sanki başka Sibel olduk derken, şimdi biri Üniversitemi övdüğünde evet gerçekten övülmesi ve övülmem gerektiğini hissediyorum diyebiliyorum başka bir memleket çünkü orası hem milletine kattıkları ile hem de milletiyle var oldukları ile.
Gelelim bölümüme; Lisedeki Çocuk Gelişimi ve Eğitimi bölümünün ikinci bir dalı olan Okul Öncesi Eğitimi ve Öğretmenliği çıkmıştı bana ben istemiştim daha doğrusu. Yine çocuklarla olacak ama bu sefer ciddi ciddi bünyelerini, varoluşlarını, DNA'larını çözecek ve onları altüst edecektim. Öyle olmadı haliyle :). Özelliklerini, davranışlarını, spesifik gösterecekleri gelişim ve değişimleri öğrenmesine öğrendim de DNA çözmek yalan oldu. Sadece onlarla mutlu olduğumu ama benim akademisyen olmam gerektiğini düşündüm içimde yatan da bir ENKA sevdası vardı ki sormayın gitsin. Memleketim Adapazarı-İstanbul mekikleri vermişti bu sevdayı bana. Yetim çocuklara ev sahipliği yapan ve öğretmenlerine inanılmaz fırsatlar sunan efsane Özel okuldu benim için. Ya akademisyen olacak ya da ENKA'da çalışacak olursam benim için tamamdı kariyer basamakları. Büyük bir şeydi benim için, önemlinin ötesindeydi. Yılda ortalama 7-8 kez gittiğim Adapazarı mekikleri hep zinde tuttu bu sevdamı.
Fırsat görününce önüme heyecan demek az gelir başka bir arzuydu istediğim ve hissettiğim ama tabii Allah bana hep hiçbir şeye gereğinden fazla anlam yüklememem gerektiğini öğretiyordu ve öğretti. Vurgundu benim için olmamıştı ENKA filan sonrasıysa daha da vurgun. Meslekten soğutan bir Anaokulu Zinciri ile çalıştım, hiç ummadığım bir konuşma ortamı, eğitimsizlik gösterileri, yalan dolanlar, dayaklar, kişisel hırslar, paralarını alma uğruna harcanan çocuklar ve çocuk gibi yirmi beşinde azarlanmalar... Gerçekten mesleğin bana göre olmadığını, yapamadığımı acaba elimden başka ne gelebileceğini düşünmeye başladım ki o zincirin en zayıf ve çirkin halkası ile bağlarım koptu. Ben de atlatması zor rüyalar, bilinçaltı ve korkular bıraktı ama mutluydum çünkü huzur kelimesinin ne demek olduğunu ve nasıl yok edilebildiğini gördüm ve hala fırsatım olduğuna inandım ne ki daha ilk yılıma girmiştim. Mutlu olmayı çabuk başarabilen biri olmamsa bu işteki en güzel özelliğimdi. Şansım yaver gitti ve Devlete girdim, ücretli öğretmenlik yaptım. Çocuklarla ben olabilmenin, onları kendi yöntemimle öğretebilmenin, onlarla doyasıya eğlenmenin nasıl olduğunu hatırladım ve bana uygun olmayan şeyin meslek değil kesinlikle iki yüzlülük olduğuna karar verdim. Ben olamıyorsam, numara yapmak zorunda kalıyorsam, işler o anda değişiyor ve karakterim acayip zayıflamaya geçiyordu. Mükemmel bir 6 ay geçirdim devlette. Hem öğretmen arkadaşlarım bilgili ve kültürlü insanlardı hem de velilerim beklentileri olan ve bilinçli ailelerdi. Gerçekten öğretmenliğin tadını çıkardım. Çocuk sayısı fazla olması ise devletteki en büyük problem; yetemiyorsunuz o sınıfa, kaçıyor bazı bilgiler, bazı istekler. Tatmin edemiyorsunuz her çocuğu kendince. Doğal olarak da madem bu Devlet böyle daha da iyi olmalıyım farklı teknikler, farklı materyaller, farklı olan ne varsa onları öğrenmeliyim ki belki bir kaç tane daha yakalarım diyerek başladım seminerlere. Ordan tekrar Özel Okul aramacaları çıtkı ortaya hiç anlamadan ve yine Enka geldi karşıma, ikinci şansımdı olmayacak olacak derken 3 ay geçti geride. Yoğunum, evde de yapacak işlerim oluyor her ne kadar erken çıksam da sürekli düşünmem gereken bir görevim oluyor ve bloğa ayıracağım vakit daha önemsizleşiyor :( ama olsun mutluyum gerçekten mutluyum en büyük sebebi, lise hayatımda başlayan sevdamı gerçekleştirmiş olmak diğerleri ise gelişiyor, öğreniyor ve çocuklarla olmak.
Hedeflerinizin, isteklerinizin gerçekleşmesi ama çok da büyütmeden huzurlu kalabilmeniz dileğimle.
Sen başa gelebilecek en iyi dost en iyi öğretmensin bu duygularımın ne kadar içten olduğunu iyi bilirsin ki defalarca paylaştım, buradan da başka insanlar okusun ve örnek alabilsin diye bir kez daha söylüyorum, yukarıdaki yazının gerçekliğini birebir bilen biri olarak idealist kişiliğinle ve bilgi birikiminle bütün miniklerine örnek olan sağlam bir öğretmensin.
YanıtlaSilPek güzel yazmışsınız. Samimiyetimle söylüyorum, samimi hislerle yazdığınız bu değerlendirmenizin benzerini yazan sizin yaşınızda bir hanım nadir çıkar. "Diliniz zenginleşsin,"demiştim ya halt etmişim. Elif Şafak tarzı ve Murathan Mungan umursamazlığı var. Öyküler yazıp, Çehov ya da Gogol 'un karşı cins temsilcisi olursunuz, diye de sitayişi borç biliyoryum.
YanıtlaSilSizi okuyacağım, yazın insanlık hatırına ve çocukların iyileri keşfi adına.
Allah size kudret versin, ilham versin.
Hoşlukla kalın sözleri cilayan genç hanım!